Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Gökhan USLU
Gökhan USLU
1206OKUNMA

Edinilmiş mallara katılma rejiminde Veraset ve İntikal Vergisinin önemi

Anayasamızın Vergi Ödevi başlıklı 73. maddesine göre Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır…” Mali gücün belirlenmesinde ise asıl nokta hangi kaynak ya da hangi işlem üzerinden vergi alınması gereğidir. Mükelleflerin mali gücünün servet transferi sonucu iyileşmesi akabinde artan mali güç üzerinden vergi idaresine karşı ödenmesi gereken verginin adı; mevzuatımızda Veraset ve İntikal Vergisi olarak yer almaktadır.

7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, iki aşamalı tarhiyat sistemi öngörmüştür. İlk olarak mükellefler kendilerine ivazsız veya veraset yoluyla intikal eden malları, 7338 sayılı Kanun’un 10. maddesinde yer alan değerleme hükümlerine göre beyan eder ve beyan edilen servet matrahı üzerinden yine aynı Kanunun 16. maddesine göre artan oranlı tarifeye göre vergi tarh edilir. İlk tarhiyattan sonra vergi dairesi beyannamede gösterilen malları, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) servetleri değerleme bölümünde belirtilen değerleme ölçülerini dikkate alarak, takdir komisyonu aracılığıyla yeniden değerlemekte ve ikinci tarhiyatı yapmaktadır.

Veraset, miras yoluyla mal geçişini ifade etmesi sebebiyle; 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Medeni Kanununda yer alan “Eşler Arasındaki Mal Rejimleri” mevzusu servet matrahının belirlenmesinde önem arz etmektedir. Nitekim Miras Hukuku ölen veya gaipliğine karar verilen bir gerçek kişinin mal-varlığının kimlere, ne ölçüde ve nasıl geçeceğini gösteren ve düzenleyen hukuk kurallarından meydana gelen özel hukuk dalıdır.

4721 sayılı Medeni Kanun ile yapılan en önemli değişikliklerden birisi, eşler arasında kanuni rejim olarak edinilmiş mallara katılım rejiminin kabul edilmesi olmuştur.

Eski Medeni Kanun döneminde, eşler arasında evlilik birliği sona erdiğinde, evlilik içerisinde edinilen mallar kimin üzerine kayıtlı ise, onun üzerinde kalmaya devam etmekte, diğer eş yasal olarak hiçbir hak ve alacak talep edememekte idi.

Medeni Kanunda yer alan bu hüküm kapsamında eşlerden birinin vefatı durumunda 1 Ocak 2002 tarihinden sonra murisin adına kayıtlı malların yarısının eşin sayılıp sadece yarısının veraseten intikal ettiği varsayılırsa verginin matrahında ciddi tutarda değişiklik meydana gelecektir.

Söz konusu durumu açıklayacak Veraset ve İntikal Vergisi Mevzuatında herhangi bir düzenleme yer almamakla birlikte Balıkesir Vergi Dairesi Başkanlığının 26.10.2018 tarihli özelgesi konuyu etraflıca değerlendirmiş ve açıklamıştır.

Söz konusu özelgenin ilgili kısımları aşağıdadır.

“İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, eşiniz…..’ın 07/11/2017 tarihinde vefat ettiği, eşiniz ile 1995 yılında evlendiğiniz ve 01/01/2002 tarihinden sonra edinilen bir kısım gayrimenkullerinizin bulunduğu, söz konusu gayrimenkullerin eşiniz …. adına kayıtlı olduğu belirtilerek, 01/01/2002 tarihinden sonra edinilen taşınmazlar ile ilgili veraset ve intikal vergisi beyanının ne şekilde verileceği, taşınmazların değeri üzerinden mi beyan edileceği hususunda Başkanlığımızdan görüş sorulduğu anlaşılmıştır.

Eşler arasında 1 Ocak 2002 tarihi itibariyle yasal mal rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” geçerlidir. Bu tarihten önce evlenmiş olsalar dahi, eşler bir sözleşme ile başka bir paylaşım oranı belirlememiş iseler, kanun gereği bu rejime tabi olmuşlardır. Bir eşin ölümü halinde, terekede edinilmiş mallar varsa, ya da sağ kalan eşin edinilmiş malları varsa, iki tür tasfiye söz konusu olur. Birincisi, aile hukuku kaynaklı mal rejimi tasfiyesi, ikincisi de, miras hukukundan doğan mirasın tasfiyesidir. Mal rejiminin tasfiyesi, mirasın tasfiyesinden önceliklidir. Bir başka ifadeyle, mirasın paylaşılması, mal rejimi tasfiyesinin sonucuna bağlı olacağından, mal rejiminin tasfiyesi ve katılma alacağının belirlenmesi, mirasın tasfiyesi için bekletici mesele oluşturur.

Sağ kalan eş ile ölen eşi arasındaki mal rejiminin tasfiyesi öncelikli bir hukuki işlemdir. Sağ kalan eş ölen eşi ile aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan haklarını (varsa) aldıktan sonra ölen eş adına kalan malvarlığı mirasa konu olacaktır. Sağ kalan eşin mal rejiminden kaynaklanan bu hakları mirasçılık sıfatından ayrıdır.

Mal rejiminin tasfiyesi aile mahkemesinin, mirasın tasfiyesi ise sulh mahkemesinin görev alanına girer. Mal rejiminin tasfiyesi sonucu eşlerin katılma alacağı oranı, kural olarak (kanun gereği)  olup, bu oran sabittir.

Yasal mal rejiminin tasfiyesinden doğan katılma alacağı hakkı, parasal bir alacak hakkıdır. Yasal mal rejiminin tasfiyesinde, kural olarak ölen eşin sadece “edinilmiş malları” tasfiyeye dahildir. Edinilmiş mal, 01.01.2002 tarihinden sonra eşlerin evlendikleri andan itibaren kimin mülkiyetine olursa olsun evlilik süreci boyunca edindikleri tüm varlığını oluşturur.

Dolayısıyla yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi, mirasın tasfiyesini de etkilemekte olup bu hususta mal rejimi tasfiyesi miras tasfiyesinden önceliklidir. Ölen eşin mirasçısı konumunda olan sağ kalan eş, öncelikle aile mahkemesinde dava açmak suretiyle edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesini talep ederek 01/01/2002 tarihinden sonraki dönem için edinilmiş malların yarısını talep etmeli, bu talebin mahkemece değerlendirilmesi sonucunda mal rejiminin tasfiyesi payını aldıktan sonra mirasın tasfiyesine katılmalıdır.

Bu itibarla, özelge talep formunda 1995 yılında evlendiğiniz ve mal rejimi sözleşmesi imzalamadığınız belirtildiğinden, 31/12/2001 tarihine kadar “Mal Ayrılığı” rejimine, 01/01/2002 tarihinden itibaren ise “Edinilmiş Mallara Katılma” rejimine tabi olduğunuz anlaşılmakta olup, vefat eden eşiniz ile aranızdaki mal rejiminin tasfiyesinin gerçekleştirilmesi suretiyle eşinize ve tarafınıza ait malların belirlenmesi ve bu tasfiye sonucu tarafınıza ait olduğu tespit edilen malların verilecek veraset ve intikal vergisi beyannamesinde beyan edilmemesi; eşinize ait olduğu tespit edilen, dolayısıyla terekeyi oluşturan malların ise miras tasfiyesine konu edilerek miras hissenize düşen kısmın beyan edilmesi gerekmektedir.”

Yukarıda yapılan değerlendirmelere göre eskiden olduğu gibi ölen eşten sağ kalan eşe kalan mallar doğrudan mirasa konu olmayacak, eşlerin seçmiş oldukları akdi rejim veya yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi hükümleri çerçevesinde sağ kalan eşe ait olduğu kabul edilen mallar ayrıldıktan sonra kalan tereke üzerinden miras paylaşılacaktır. Söz konusu miras paylaşımı ise Miras Hukukundaki oranlar dahilinde gerçekleştirilecektir. Bu paylaşımlar sonrası; Vergi Usul Kanunu ve Veraset ve İntikal Vergisi Kanununa göre tespit edilecek servet matrahın hesaplanmasında, sağ kalan eşin zaten “Edinilmiş Mallara Katılma” rejimi gereği sahibi olduğu (veraset yoluyla elde etmediği) mallarının veraset ve intikal vergisine tabi tutulmaması sağlanacaktır.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor