Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Sosyal Güvenlik

Ozan BARDAKÇI
Ozan BARDAKÇI
902OKUNMA

Asgari Ücretli İmparator mu olurmuş?

Ülke gündemimiz hiç olmadığı kadar parayla meşgul durumda.

KATlananlar, YATlananlar, batanlar, batıranlar derken doğadaki milyarlarca canlının aksine yalnızca insan türünün değerli saydığı “pamuktan yapılmış resimli kâğıt parçaları” hiç bu kadar gözümüze gözümüze sokulmamıştı muhtemelen.

Belki de sahip olmadığımız için meraklandığımız milyoncukların “banka müfettiş raporlarıyla 59,5’tan 60 IQ ile hayata tutunduğu sabit” olan kişilerce ortalığa bu şekilde saçılması da yine günümüze ait bir mesele olsa gerek.

En nihayetinde heyecan, coşku, taraftarlık, dostluk, düşmanlık, galibiyet, mağlubiyet gibi ihtiyaç duyduğumuz duyguları bize yaşatan ve hakikatte “hiç bir lüzumu ve dahi faydası olmayan” sektörlere bu paraları kazandıran yine bizleriz. Bir günlük ücretiyle naylon bir forma bile alamayan işçinin ücretinin %27’sini vergilendirirken o formanın sahicisiyle sahne alanların tüm gelirlerinin %15’ini vergilendiren de bizim seçtiklerimiz aslında.

Mevzu paradan açılmışken iş hukukunun temel kaidelerine yavaştan geçiş yapabiliriz.

Sosyal güvenlik hukuku çalışmayı esas alıp paraya kıymet vermezken maalesef iş hukuku ücret temelli bir anlayışa sahiptir. Çünkü iş hukukunda işçi ile işvereni bir araya getiren paradır. Zira yapılan işin karşılığıdır para…

İşçinin (ücret alan işçidir) ücretinin miktarı elbette iradidir. Yani ücret işçi ile işveren arasında (aksine bir hukuki durum yoksa) serbestçe belirlenir. Tek şart ücretin asgari ücret altında olmamasıdır. Asgari ücretin altında olmayan ücret, kimseyi ilgilendirmez. Lakin bazen asgari ücret sizi kahraman da yapabilir.

Herhangi bir anlamlı gerçekliğe dayanmayan ve hiçbir işe yaramayan işler kahramanlar(?) ve onların gönüllü müritleri tarafından pek sevilebilir. Ve fakat hakikat, hiç düşünmediğimiz gibi de vuku bulabilir.

İş hukukunun temel kaidelerine dönecek olursak “yerli ve milli” bir işten kovulmak işçi için işin sonu, işveren için tazminatın başlangıcıdır. Yani kovulan işçi imparator da olsa pılını pırtısını toplar. Ayrıca tazminatını da alır.

İş hukukunda tazminatlar yeni işleri de etkileyebilir. Yani kovulduğunuz işten sonra yeni bir iş bulduğunuzda yeni işinizden alacağınız ücret tazminatınızı da etkileyebilir.

Örneğin 3-4 yıllığına kurulan belirli süreli iş ilişkisinde yıllık bilmem kaç milyon dolara anlaşan bir antrenör bir kaç yıl sonunda sözleşme bitmeden kriminal bir sebeple işinden kovulursa kalan süre (sözleşmenin bitmesine kalan süre) için ücret alacağına da sahip olacaktır. Zira sözleşme denen şeyler zaten böyledir. Yani çalışmadan da para kazanılabilir. Buna iktisat biliminde “fırsat maliyeti” denir.

Kovulan işçi belirli süreli sözleşmeden dolayı kalan sürenin ücretini tazminat olarak alırken yeni bir işte de çalışabilir elbette. Hatta yeni işverenini şampiyon yapıp göklere de çıkarılabilir.

Burada bizi ilgilendiren başka bir husus bulunuyor. Yeni işverenden alınan ücretin eski işverenin ödeyeceği tazminatından düşülmesi. Yani sözleşme ücreti nam-o diğer “tazminat” bilmem kaç milyon dolarsa yeni işinizdeki ücret bilmem kaç milyon dolardan düşülür. Asgari ücret dahi olsa.

Bu hikâyede İşçinin cebine giren tutar günün sonunda aynı olsa da milletin parasıyla hukuka uygun bir şekilde kahramanlık ve hatta imparatorluk bile yapılabilir…

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor