Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

Onur ÇELİK
Onur ÇELİK
3866OKUNMA

Yeterince Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı Çekebiliyor muyuz?

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı UNCTADın her yıl yayınladığı Dünya Yatırım Raporu’nun 2020 yılı sayısında yer alan verilere göre, Türkiye’ye gelen -gayrimenkul hariç- doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının (FDI) tutarı, 2019 yılında5,6 milyar dolarla son 15 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşmiş bulunuyor.

2009 yılında 19 milyar 937 milyon dolarla tarihinin en yüksek seviyesine ulaşan doğrudan yabancı sermaye yatırımları, 2015 yılından itibaren ise maalesef kesintisiz bir düşüş grafiği sergiliyor.

Yeterince Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı Çekebiliyor muyuz?

Doğrudan yabancı sermaye yatırım girişlerinin hızlandığı 2000 yılından bu yana geçen 20 yılda, toplam yatırım tutarı 165 milyar dolar olarak gerçekleşmiş bulunuyor.

Bu tutarın 102,5 milyar dolarlık kısmı ile %62’lik payı hizmetler sektörüne yönelik yatırımlar oluştururken, sanayi sektörüne yönelik yatırımlar da 62,7 milyar dolarla toplam girişlerin % 38’ini oluşturuyor.

Alt sektör kırılımları itibariyle son 20 yılda en fazla yatırım çeken sektör ise 53,3 milyar dolarla finans ve sigorta hizmetleri olurken, imalat sanayiinde en fazla yatırımı 9,2 milyar dolarla gıda, meşrubat ve tütün ürünleri almış görünüyor.

Yabancı Yatırımcıyı Nasıl Çekebiliriz?

Türkiye’nin dış finansman ihtiyacını karşılamada her zamankinden daha fazla doğrudan yabancı sermaye yatırımına ihtiyaç duyduğu bir konjonktürden geçiyoruz. Özellikle tüm dünya önemli bir teknolojik sıçramanın eşiğindeyken sermayeden de ziyade know how & teknoloji transferi ayıca bir önem arz ediyor.

Peki Türkiye olarak doğrudan yabancı sermaye çekmek için neler yapmalıyız? Bunun için, öncelikle yabancı yatırımcı tarafından sorun olarak görülebilen bazı ekonomik kırılganlıklarımıza kısaca baktığımızda;

  • Yüksek cari açık
  • Ciddi seviyede dolarizasyon
  • Yüksek özel sektör borcu ve yabancı para açık pozisyonu
  • Yüksek enflasyon
  • Düşük katma değerli üretim alt yapısı
  • Pahalı enerji
  • Orta gelir tuzağı
  • Karmaşık bir teşvik ve vergi sistemi
  • Eğitim düzeyi ve becerisi görece düşük insan kaynağı
  • Dünya genelinde görece düşük rekabetçilik düzeyi

gibi başlıklarla karşılaşıyoruz.

Maddeleri artırmak ve detaylandırmak mümkün ama asıl mesele bu sorunların çözümü anlamında nasıl yaklaşmamız gerektiği. Bu konu başlıklarının bir çoğu makro düzeydeki politikalar ile çözümlenmesi gereken unsurlar ancak biz daha çok mikro düzeyde şirketler bazında yabancı sermaye çekmek & ortaklık vb. gibi işbirliklerine gidebilmek anlamında neler yapılabilir diye odaklanacak olur isek;

  • En başta şirket misyon ve vizyonu ile uyumlu stratejik yönetim
  • Strateji ile uyumlu planlar ve taktikler
  • İş süreçlerinin doğru kurgulanması
  • Risk yönetimi
  • İç kontrol ve iç denetim
  • Kurumsallaşma
  • Kurumsal finans ve vergi yönetimi
  • Teknoloji yatırımı
  • En önemlisi kalite insan kaynağı istihdamı

gibi eylemleri hayata geçirmek olabilir.

Türkiye Doğu Avrupa, Avrasya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerinin en sanayileşmiş ülkelerinden birisi. Ciddi anlamda ekonomik potansiyeli olan ve nüfusuna bağlı olarak da yüksek tüketici talebi olan büyük bir pazar. Temennimiz makro ve mikro bazda doğru adımların hızla atılarak, ülkemizin ve şirketlerimizin dünya ticaretinde değer zincirinin vazgeçilmez bir parçası olarak hak ettiği değere ve güce kavuşması ile toplumsal refah düzeyimizin daha da artmasıdır.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor