Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

Bülent ÇAKAR
Bülent ÇAKAR
1428OKUNMA

Yeni Ekonomi Programının Değerlendirilmesi

Geçen hafta Perşembe günü Hazine ve Maliye Bakanı Yeni Ekonomi Programı (YEP)’nı bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıkladı.

Oldukça ayrıntılı bir metin şeklinde hazırlanan YEP, iş çevreleri, medya ve akademisyenler tarafından genellikle olumlu bulundu. Gerçekten ekonomimizin içinde bulunduğu koşullarda böyle bir metnin açıklanması zaruret halini almıştı.

YEP’in sorunları teşhis açısından doğru bir metin olduğunu söylemek gerekir.

Kurlarda yukarı yönlü oynaklık, buna bağlı olarak yüksek faiz ve yüksek enflasyon, hemen üzerine gidilmesi gereken sorunlar olarak sıralanıyor.

Bunların ortaya çıkardığı sonuçlar ise, reel sektörün kur ve faiz artışları nedeniyle, ödeme ve tahsilat problemi yaşaması, bankaların yeni kredi verme konusunda sıkılaştırma uygulaması, iflas eden ve konkordato ilan eden şirket sayısının artışı, buna bağlı olarak işsizlik oranının artışı ve büyüme oranındaki düşüş şeklinde tezahür etmesi bekleniyor..

Bu süreç yaşanırken, kurdaki artışın yol açtığı olumlu bir gelişme de, ithalatın azalması, ihracat ve turizm gelirlerinin artması nedeniyle cari açığın küçülmesi olarak not edilmiş ve bu hususun dengelenme (ekonomide daralma demek daha doğru ) sürecinin daha yumuşak yaşanmasına katkı yapacağı belirtilmiş.

YEP’te 2017’de gerçekleşen, 2018, 2019, 2020 ve 2021’de ise hedeflenen temel göstergeler şöyle sıralanmış:

USD kuru

2017: 3,65 / 2018: 4,90 / 2019: 5,60 / 2020: 6,00 / 2021: 6,20

Cari açığın milli gelire oranı

2017: 5,6 / 2018: 4,7 / 2019: 3,3 / 2020: 2,7 / 2021: 2,6

Enflasyon (TÜFE)

2017: 11,9 / 2018: 20,8 / 2019: 15,9 / 2020: 9,8 / 2021: 6,0

Bütçe açığının milli gelire oranı

2017:1,5 / 2018: 1,9 / 2019: 1,8 / 2020: 1,9 / 2021: 1,7

Faiz dışı fazla

2017: 0,3 / 2018: 0,1 / 2019: 0,8 / 2020: 1,0 / 2021: 1,3

Büyüme Oranı

2017: 7,4 / 2018: 3,8 / 2019: 2,3 / 2020: 3,5 / 2021: 5.0

İşsizlik

2017: 10,9 / 2018: 11,3 / 2019: 12,1 / 2020: 11,9 / 2021: 10,8

Bu hedeflerden anlaşılan önümüzdeki 2019 yılının ekonominin dibe vurduğu yıl olacaktır. Kamuda maliyet ve harcamaların azaltılması hedefine rağmen ekonominin daralmasına paralel olarak vergi gelirleri de, ÖTV ve KDV tahsilatı düşecektir. Bu durumda 2019 yılında hedeflenen bütçe açığının milli gelire oranı olan 1,8 hedefinin tutturulması soru işaretidir. 2019 bütçesinin açıklanması bu sorunun yanıtı olacaktır, tabi bütçe hedeflerinin tutturulması şartıyla.

Programda, USD kurunun 2019 yılı ortalaması 5,60 olarak hedeflenmiştir. Bugün itibariyle kur 6,23 TL’dır. FED’in faiz artırımlarına devam ettiği sıkılaştırma döneminde ve ABD ile aramızda başta Suriye olmak üzere sorunlu dış ilişkilerimize rağmen, hedeflenen kurun nasıl tutturulacağı da soru işaretidir. Kur hedefi tutturulamazsa, cari açık, enflasyon, büyüme ve işsizlik hedeflerinde de sapma olması muhtemeldir.

Programın en hassas yönlerinden birisi de bankacılık sisteminin krizden etkilenmeden çıkmasını sağlamak için alınacak tedbirlerdir. Sayın Bakan sunumunda, bugün itibariyle bankalarda mali bünyenin incelenmesine ve sorunlu kredilerin sistemden atılmasına ilişkin tedbirlerin değerlendirilmesine başlanacağını ifade etmiştir ki, böyle bir hızlı hareket tarzı programın uygulanmasındaki ciddiyetin algılanması açısından çok olumlu olmuştur.

Ancak bankacılık sisteminin ekonominin daralması ile birlikte artan sorunlu kredilerin sistem dışına çıkarılması, bunların zararının en azından büyük bir bölümünün Devlet tarafından karşılanması anlamına geleceğinden, programda öngörülen kamu maliyesi ile ilgili hedeflere varılmasını da güçleştirmektedir. IMF ile herhangi bir anlaşma yapılmadığını da düşünürsek, dışarıdan kaynak bulmak zorunda kalacak olan Devletin, ülkenin dışarıdaki risk algısını değiştirmeye mecbur olduğu aşikârdır.

Yapılması gerekenler

Öncelikle ABD ile olan ilişkilerimizi düzeltmemiz şarttır.

Son yıllarda kötüye giden AB sürecini yeniden rayına sokmamız, sadece hukuk ve demokrasi konusundaki eksikliklerimizi gidermemize yapacağı katkı açısından değerlendirilse bile büyük önem arz etmektedir. 2002-2010 yılları arasında tecrübe edildiği üzere, AB süreci gibi bir çıpa çok önemlidir.

Son olarak, YEP’in uygulama sonuçlarının üç ayda bir kamuya açıklanması dış yatırımcılara ve topluma güven verecek ve programa olan desteği artıracaktır.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor