Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ticaret Hukuku

Soner ALTAŞ
Soner ALTAŞ
1422OKUNMA

Yardım ve Hayır İşlerinde Kurumsallaşma

Milletimizi diğer dünya toplumlarından ayıran en belirgin özelliklerden birisi yardımsever, misavirperver ve hayırsever olmasıdır. Özellikle, Anadolu’da yaşayan sanayici ve işadamlarımızın gerek kendi ücretlerinden gerek şirketlerinin bütçesinden hayır kurumlarına, vakıflara bağışta bulunduklarını, öğrencilere burs verdiklerini sıkça duyarız. Hatta, birçok sanayici ve işadamımız, özellikle şirket çalışanlarına da bu anlamda destek olur ve asgari ücretle geçinmenin zorluğunu dikkate alarak telafi edici ödemelerde bulunurlar. Bununla birlikte, ülkemiz sanayici ve işadamlarının yavaş yavaş ilgi alanına girse de, kurumsallaşma anlayışımızın ve düzeyimizin halen beklenenin oldukça gerisinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu yönden bakıldığında, yapılan yardım ve bağışların da kurumsal bir anlayışla yapılmadığı göze çarpmaktadır.

Oysa, ticari hayatın kurallarının belirlendiği Türk Ticaret Kanunu, yarım asrı aşan bir süreden beri şirketlere bu konuda önemli bir imkan tanımaktadır. O da şirketin kârından çalışanlar ve yöneticileri için pay ayrılmasıdır. Ülkemizde en fazla tercih edilen şirket türü olan anonim ile limited şirketler açısından konuyu ele alırsak, bu şirketler sözleşmelerine hüküm koymak suretiyle, şirketin yöneticileri, çalışanları ve işçileri yararına vakıf veya kooperatif kurabilir ve bunların devamı amacıyla şirketin yıllık kârından yardım akçesi ayırabilirler. Hatta, yıllık kârdan ayıracakları paydan başka, kuracakları vakıf yöneticilerden, çalışanlardan ve işçilerden düşük miktarlarda aidat da alabilir. Çalışanların ve işçilerin zamanı gelip şirketten ayrılmaları ve vakıf senedine göre yapılan ayrımdan yararlanamamaları halinde ise, ödedikleri tutarlar ödeme tarihlerinden itibaren –en az- kanuni faiziyle birlikte kendilerine iade edilir. Ülkemizde tasarruf oranının oldukça düşük seviyelerde yer alması ve bireysel emeklilik sisteminin teşvik edilmesi dikkate alındığında, bu sistem, ulusal tasarruf oranlarının artırılmasına da katkı sağlayacak, bir yönüyle, ayrılan bu paylar ve çalışanlardan toplanan aidatlar bireysel emeklilik sistemine kanalize edilebilecektir.

Kaldı ki, bunun için şirket sözleşmesinde hüküm yer alması da tek yöntem değildir. Şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, şirketin ortakları, genel kurul olarak karar alıp şirketin işçileri yararına yardım sandıkları veya diğer yardım örgütleri kurulması ve devamı amacıyla, şirket kârından yardım akçesi ayırabilir; bunların yanısıra “diğer yardım ve hayır amaçlarına hizmet etmek üzere” de kârdan pay ayırabilirler.

Bu açıdan bakıldığında, söz konusu yasal düzenlemenin, şirket kârından yöneticileri, çalışanları ve işçileri için pay ayırmayı düşünen, böylece bunlara gerektiğinde maddi destekte bulunma ve hatta ikinci emeklilik maaşı imkanı sunarak şirkete bağlılıklarını ve performanslarını artırmayı amaçlayan, ayrıca yaptıkları hayır işlerini vakıf çatısı altında daha profesyonel ve kurumsal bir yapıya taşımayı arzu eden şirketler, özellikle de aile anayasasına sahip olup daha kurumsal bir yapıya ve çalışan memnuniyetine odaklanan aile şirketlerimiz tarafından değerlendirilmesi gereken önemli bir imkan olduğu kanısındayız.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor