Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Cumali POLAT
Cumali POLAT
1966OKUNMA

Vergi Afları Sarmalından Kurtulmak İçin Fütüristik Bir Öneri: Vergi Garanti Fonu

2008 yılında Maliye Bakanlığı bünyesinde Vergi Denetmeni olarak görev yapmaktayken Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından “Bir Fikrim Var” adında bir yarışma düzenlenmişti. Söz konusu yarışma jürisi içerisinde Türkiye Fütüristler Derneği Başkanını da görünce fütüristik bir fikirle yarışmaya katıldım. Fakat önerim o dönemde fazla fütürist bulunmuş olmalı ki mansiyon dahi alamamıştım. Geçenlerde Maliye Bakanımız Sayın Naci AĞBAL, çok zor durumda bulunan mükellefler için sürekli olarak kullanılabilecek ödeme kolaylığı getiren bir yasal düzenleme hazırlığında bulunduklarını dile getirince, o gün için fütürist olarak değerlendirdiğim fikrimin kısmen de olsa uygulanma imkanı bulacak olması beni mutlu etti.

Tüm mükellefleri kapsayan vergi afları yerine, sadece gerçekten ödeme güçlüğü içerisinde olan mükellefleri kapsayacak bir yasal düzenleme ve “vergi garanti fonu” adında bir fon kurulmasını içeren fikrim kısaca şu şekildeydi.

Ortalama iki yılda bir vergi affı yapılmıştır.

Ülkemizde çeşitli sebeplerle cumhuriyet tarihi boyunca yaklaşık 40 kez vergi affı veya vergi yapılandırması adlarıyla çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bu vergi aflarının sıklıkla yapılıyor olması mükelleflerde af beklentisi yaratarak gerçekten vergi borcunu ödeyecek durumda olanların bile borcunu ödememesine neden olmaktadır.  Borcunu zamanında ödeyenler ise vergi afları çıktığında aldatılmışlık duygusu yaşamakta ve bu durum onların vergi gayretlerini azaltmaktadır.

Devletin asli ve en önemli gelir kaynağı vergi gelirleridir. Ülkemizde kayıtdışı ekonominin varlığı sebebiyle bütçe açıkları oluşmakta, bu duruma ek olarak, tahakkuku yapılmış vergi alacaklarının dahi bir kısmının tahsil edilememesi bütçe açıklarının artmasına neden olmaktadır. Bütçe açıkları ise yüksek faizlerle de olsa kamu borçlanması yoluyla finanse edilmektedir. Bu durum vergi maliyetini arttıran bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ekonomik yapı dip-zirve arasında sürekli dalgalanma halindedir.

Ekonomik kriz dönemlerinde vergi tahsilatları azaldığından bütçe açıkları artmakta, kriz dönemlerinde borçlanma faiz oranları yükseldiğinden borçlanma maliyeti de artmaktadır. Bu maliyetlerin azaltılması ve ekonomik dalgalanmaların dip noktasından ekonominin genel olarak daha az maliyetle çıkabilmesi ekonomik stabilizatörlerin varlığına bağlıdır. Bu nedenle tahsilat/tahakkuk oranlarını üst seviyelere çıkarabilecek ve ekonominin dip yaptığı dönemlerde otomatik olarak devreye girerek bu oranın düşmesini engelleyecek dengeleme mekanizmalarına ihtiyaç bulunmaktadır.

Vergi borçlarını ödeme güçlüğü yaşayan mükelleflerin borçlarına piyasa faiz oranlarının üzerinde gecikme zammı uygulanması sonucu, gerçekten zor durumda olan mükelleflerin borçları, zamanla bu mükellefler açısından ödenemeyecek tutarlara ulaşmaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun vergi borçlarının tecil edilmesine imkân tanıyan uygulama ise çok zor durumdaki mükelleflerin sorununu çözmede yetersiz kalmaktadır.

Öncelikle Vergi Affı beklentisini kırmak gereklidir.

Öncelikle yapılması gereken; anayasaya bir hüküm konularak, vergi affı çıkarma ya tamamen yasaklanmalı ya da çok daha zor şartlara bağlanmalıdır. Böyle bir düzenleme, af beklentisini kırarak, gecikme zammının işlevini tam olarak yerine getirmesine katkıda bulunup vergi ödeme gayretini arttıracaktır. Geçmişte sürekli çıkan vergi afları sebebiyle, mükelleflerde kırılması zor bir beklenti ortaya çıkmıştır. Yapılan bir akademik çalışmada, vergi mükelleflerinin vergisini tam ve zamanında ödememe sebebi olarak %37,5 ile ‘vergi affı çıkacağı beklentisi’olduğu ortaya çıkmıştır.

Vergi affı yerine vergi garanti fonu kurulabilir.

Vergi borcunu ödeme konusunda iyi niyetli olmalarına karşın, ekonomik olarak zor duruma düşen mükelleflerin, borçlarını ödeyememeleri halinde “sosyal devlet ilkesi” gereği devletin zor zamanlarında yanlarında olması gerekir. Hem ekonomik durgunluk dönemlerinde vergi gelirlerini garanti altına almak hem de ekonomik yönden zor durumda bulunan mükelleflerin yol açtığı sosyal ve ekonomik sorunları engellemek amacıyla, aynı zamanda otomatik stabilizatör işlevi görecek bir fon oluşturulmalıdır.

Kurulacak bu fona, işsizlik fonunda olduğu gibi, fondan yaralananların, meslek odalarının ve devletin katkısı olabilir. Fona mükelleflerin vergi beyannamelerini vermeleri esnasında çok cüzi miktarda, örneğin 50.-KR tutarında alınan kesintilerle kaynak aktarılabileceği gibi, mükelleflerin bağlı bulundukları odalar vasıtasıyla toplanan fon kesintileri yolu ile de kaynak oluşturulabilir. Ya da mükelleflerin fona katkılarında gönüllülük esası getirilerek, fondan yararlanma imkânı fona katkıda bulunma şartına bağlanabilir. Mükellefler aynı zamanda bir işveren olarak işsizlik fonuna ödeme yapmaktadırlar. İktisadi hayatlarını devam ettirdikleri sürece işsizliğin azalmasına katkı sağlamaktadırlar. Dolayısıyla iktisadi bakımdan verimli işletmelerin iktisadi hayatlarının devamının sağlanması için oluşturulan bu fona belirli bir oranda işsizlik fonundan kaynak aktarılabilmesi işsizlik fonunun işsizliği azaltma amacına da uygun olacaktır. Yine, bu fona bütçe gelirlerinden bütçe gelirlerinden de bu fona kaynak aktarılabilir.

Günümüzde devletler ekonomiye çeşitli enstrümanlarla müdahale ederek önleyici tedbirler almaktadır. Nitekim günümüzde batmakta olan şirketlerin kurtarılmasına yönelik çabalar sergilenerek ekonomiye mikro bazda müdahaleler yapıldığına şahit olmaktayız. Bu sebeple, piyasanın işleyişine doğrudan müdahale etmeyerek, belirli şartlar oluştuğunda kendiliğinden harekete geçen otomatik stabilizatör oluşturulmaktadır. Böylece bir yandan piyasaya doğrudan müdahalelerin ortaya çıkardığı problemler ortadan kaldırılırken, diğer yandan da ekonomik dalgalanmalar daha da yumuşatılarak ekonomik yapıya olabilecek olumsuz etkileri en aza indirilebilmektedir. İşte kriz dönemlerinde kendiliğinden harekete geçerek vergi gelirlerini garanti altına alacak böyle bir fon neden olmasın? Peki bu fon nasıl işleyecektir?

Bu fon işçi ve işveren temsilcilerinin karar mekanizmalarında bulunduğu özerk bir yapıda oluşturulmalıdır. Böyle bir fonun kuruluş amacı, ekonomik verimliliğe sahip fakat vergi borçlarını ödemede acze düşmüş mükelleflerin iktisadi hayatlarını sürdürmelerini sağlamak ve vergi borçlarını ödeme imkânını yitirmiş, yaşamlarını sürdürebilmeleri için desteğe ihtiyacı olan mükelleflerin borçlarının tasfiye edilmesi olmalıdır. Dolayısıyla sadece bu niteliklere sahip mükelleflerin bu fondan yararlanabilmeleri sağlanmalıdır. Bu niteliklere sahip olmanın şartları yapılacak düzenlemede net bir şekilde ortaya konulmalıdır.

Bu şartlar; mükellefin önceki yıllarda vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirmede gösterdiği titizlik, vergisel yönden hakkında olumsuz bir tespitin olmaması, vergi beyanlarının sektör ortalamalarına göre tatmin edici olması, mükellefin geriye dönük en az beş yıllık mal varlığı, çalıştırdığı işçi sayısı, mükellefin iş verimliliği, bulunduğu sektörün durumu, ticari itibarı vs. olmalıdır.

Örneğin, bu şartları taşıdığını düşünen bir mükellef fona başvurduğunda, kendisiyle ilgili olarak yapılacak araştırma neticesinde hakkında olumsuz herhangi bir tespitin bulunmaması, borcunu ödemesi durumunda iktisadi açıdan zor duruma düşeceğinin tespit olunması, ileride borcunu ödeme imkânlarına kavuşmasının kuvvetle muhtemel olması durumunda vergi borcu ödenerek mükellef fona borçlandırılmalı, söz konusu borç mükellefin ödeyebileceği şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

Öte yandan iktisadi verimliliğini kaybetmiş, borcu ödense dahi bir müddet sonra aynı duruma düşecekleri anlaşılan mükelleflerin vergi borcu karşılıksız olarak ödenmeli ve bu mükellefin mükellefiyeti borçlarını ödeyinceye kadar terkin edilerek yeniden işveren olarak iş kurmaları engellenmeli, İŞKUR vasıtasıyla iş bulmaları sağlanmalıdır.

Oluşturulacak bu fon, toplumda vergi bilincinin oluşması için çalışmalar yapmalı, mükelleflerin vergisel sorunların çözümünde arabuluculuk (vergi ombudsmanlığı) yapmalı, vergi idaresi ile mükellef arasında bir tür köprü vazifesi görmelidir.

Bir mükellefin çok zor durumda olup olmadığının tespiti için, vergi müfettişleri tarafından, Maliye Bakanlığı ve bankacılık sistemindeki verilerden de yararlanılarak rapor düzenlenebilir. Bu fonun denetimi ise Maliye Bakanlığı veya Sayıştay tarafından yapılarak, gerçekten amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı kontrol edilmelidir.

 

Vergi garanti fonu ne işe yarayacaktır?
Zor duruma düşmüş mükelleflerin içinde bulundukları bu durumdan kurtarılmaları anayasamızın “devlet güçsüzleri korur” amir hükmü gereğince devletin görevidir. Fakat devletin bütçe imkânları da kısıtlıdır. Bu sebeple ancak doğru enstrümanlarla yapılan müdahalelerle optimum çözüm bulunabilecektir. Bunun için oluşturulacak bu fon sayesinde hem devlet bütçesinden ayrılan en az kaynakla bu yapılabilecek, hem de doğru kişiler için kullanılacak olan bu fon sayesinde vergi aflarının neden olduğu sıkıntılar bertaraf edilebilecektir.

Öte yandan ekonominin dip ve zirve arasında hareket ederek sürekli bir dalgalanma içerisinde olduğunu biliyoruz. Bu sebeple ekonominin büyüdüğü dönemlerde yapılacak tasarruflarla küçüldüğü dönemleri finanse edebilmek için geliştirilecek enstrümanlarla, ekonominin yaşayacağı olası zararlar en aza indirilebilecektir. Fakat bu günümüzün liberal ekonomilerinde ekonomiye doğrudan müdahalelerle değil, piyasanın işleyişine uygun araçlarla yapılmaktadır. İşte bizim oluşturulmasını önerdiğimiz fon bu türden araçlardandır. Çünkü; fon için gerekli olan kaynak zaman içinde toplanmakta ve dolayısıyla ekonominin işleyişini olumsuz etkileyecek makro büyüklüklere ulaşmamaktadır.

Önerdiğimiz fon sayesinde ekonomik verimliliğe sahip mükelleflerin ekonomik faaliyetlerini sürdürmelerine yardımcı olunmakta, verimliliğini yitirenler ise tasfiye edilmektedir. Ayrıca ekonominin ‘dip noktası’nda olduğu dönemlerde ödeme zorluğuna düşen mükellefler artacağından, büyüme dönemlerinde fon için toplanan kaynaklar aracılığıyla bu mükelleflerin borçları ödenerek vergi gelirleri bir ölçüde garanti altına alınmış olacaktır.

Bu fonun işletilmesinin bir başka yararı ise, zor duruma düşen mükelleflerin yarattığı iktisadi, mali ve sosyal problemleri ortadan kaldıracak olmasıdır. Çünkü işleri kötü gitmeye başlayan mükellefler, kendilerine müdahale edilmezse şayet, bazen mali suç boyutundaki fiillerle kendileri ile birlikte başkalarına da zarar verebilmektedirler.

Önerdiğimiz bu fona; gelecekte ne ile karşılaşacaklarını bilemeyen mükelleflerin, bir gün fondan yararlanmak zorunda kalabileceklerini düşünerek, bir nevi ‘sigorta’ kabul ederek seve seve katkıda bulunmak isteyeceklerini düşünmekteyiz. Nitekim işsizlik sigortasına katkıda bulunanlar bu durumdan şikayetçi değillerdir.

Maliye Bakanımızın açıklamasından; çok zor durum halinin daha işlevsel hale getirilerek, zor durumdaki mükelleflere özel, sürekli olarak uygulama imkânı bulunan bir ödeme kolaylığının getirilmesi yönünde yasal hazırlık yapıldığını anlıyoruz. Önerdiğimiz Vergi Garanti Fonunun gelecekte bir gün hayata geçeceği inancımızı korumakla beraber, böyle bir düzenlemeyi kimlerin hayata geçireceğini merakla bekliyoruz.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor