Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Ozan BİNGÖL
Ozan BİNGÖL
16468OKUNMA

Neden ÖTV’nin KDV’si Alınır?

Uzun yıllar önce kurduğum bir cümle vardı, “Parayı Lidyalılar, Vergiyi Sümerler, Verginin Vergisini de Türkler Bulmuştur” diye. Yıllar geçtikçe benim bu sözüm sıkça söylenir oldu. Bizler yazdıkça söyledikçe halkta şu farkındalık oluşmaya başladı; Evet biz neden ÖTV’nin bir de KDV’sini ödüyoruz? Aslında sadece ÖTV’nin KDV’sini ödemiyoruz, birçok vergi resim harç ve benzeri yükümlülüklerin KDV’sini ödüyoruz. Konuya başlamadan önce yazının başlığı gereğince bu iki vergiyi bir hatırlayalım.

Öncelikle KDV yani Katma Değer Vergisi Kanunu sene 1985’ten bu yana uygulamada olan bir dolaylı vergi kanunudur ve konusu Türkiye sınırları içerisindeki her türlü mal teslimi, hizmet ifası ve mal ve hizmet ithalatıdır. ÖTV ise (deprem vergisi olarak bilinir ki yanlıştır, aslında o ÖİV yani Özel İletişim Vergisidir) bilinenin aksine 2002 yılında lüks tüketimi ve sağlığa zararlı bazı ürünleri vergilendirmek için uygulamaya konulmuş yine bir dolaylı vergi kanunudur. Şimdi gelelim ÖTV’nin KDV’sine;

KDV Kanununun 24. maddesi bize yukarıdaki ifadeyi tamamen açıklamaktadır. İlgili maddede KDV’nin matrahına dahil olan unsurlar şöyle sıralanmıştır;

  1.  Teslim alanın gösterdiği yere kadar satıcı tarafından yapılan taşıma, yükleme ve boşaltma giderleri,
  2. Ambalaj giderleri, sigorta, komisyon ve benzeri gider karşılıkları ile vergi, resim, harç, pay, fon karşılığı gibi unsurlar,
  3. Vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler"

KDV’nin matrahına dahildir denilmektedir. Yani bugün ödediğimiz elektrik faturasındaki TRT Payı da KDV’nin matrahına dahildir, doğalgaz faturamızdaki ÖTV de KDV’nin matrahına dahildir. Hal böyle olunca Deli Dumrul vergisi dediğimiz ve sadece kümesteki kazları yolmaya çalışan bir vergi sistemi ile karşılaşmaktayız. Daha önceleri de defaatle söylediğim gibi sistemin doğrusu dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payını minimum seviyeye çekerek gelir ve servet üzerinden alınan vergilerin payını arttırmakla sağlanacaktır. Burada temel prensip harcayandan değil de kazanandan vergi toplanmasıdır.

Vergi bir devletin temel geliridir ve toplanmalıdır ki Anayasa’nın 73. maddesi aynen şunu ifade eder. “maliye politikasının temel amacı vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımıdır.” Yani vergiler adil toplanmalıdır. Bu hususta vatandaşın vergiler karşısında sorguladığı temel birkaç soru bulunmaktadır;

  1. Vergilerim nereye harcanıyor?
  2. Toplanan vergiler yatırıma ya da istihdama dönüşüyor mu?
  3. Vergiler sebebiyle üretimden uzaklaşılıyor mu?

Özellikle son soru karşımıza şu şekli ile sıkça çıkmaktadır. 56.000 liraya gümrük girişi olan 2000 motor hacimli bir otomobilin vergilerle birlikte yaklaşık satış fiyatı 178.000 lira olmaktadır. Durum böyle iken vatandaşın aklına aynı soru gelmektedir “Siz olsanız araba üretir misiniz?” Yani üreticinin çeşitli maliyet ve risklere katlanıp ürettiği otomobilden hiçbir maliyet ve riske katlanmadan 3 kat daha fazla para kazansanız gerçekten siz olsanız üretir miydiniz?

Aslında bu tarz örnekleri çoğaltmak mümkün. Sadece sorun bu da değil özellikle vatandaşı mağdur eden haksız vergi düzenlemelerini de es geçmemek gerekir. Örneğin lüks tüketimi vergilendirmesi gereken ÖTV kanunu yat, kotra, elmas, pırlantada sıfır iken güneş kreminde %20, tıraş köpüğünde %6,7, doğalgazda %2.

Bir başka uygulamada milyonluk gemi alımında KDV %1 olarak uygulanırken 1 liralık simitte %8 olarak uygulanmakta. Bugün 3.000 lira brüt maaşı olan bir vatandaş maaşına hiç zam almadan yıl içerisinde 3 kez vergi dilimi değişmekte ve yılbaşında %15 ile başladığı vergi oranı yılsonuna doğru %27 olmakta. Ancak bu vatandaşın yanında milyonlara imza atan bir futbolcu sabit, oran hiç artmadan sadece %15 stopaj yoluyla vergilendirilmekte.

İşte bu ve benzeri örnekler ya da bunlara benzer düzenlemeler arttıkça vatandaş artık üzerindeki vergi yükünü sorgulamakta. Aslında vatandaşın bunu sorgulaması şahsi düşünceme göre zaten olması gerekendir. Çünkü vatandaş ödediği vergilerin harcanması konusunda takipçi olursa bu harcamaların keyfiyetini önlerken kamu bilincine de sahip olmuş olacaktır.

Saysak, yazsak, söylesek günlerce bitiremeyeceğimiz bir konu vergileme, vergiler, vergi kanunları. Yukarıda kısaca açıkladığımız uygulamada görülen en basit örneklerden biriydi sadece. Ancak şunu artık bizlerde görüyoruz ki vatandaş vergiden değil verginin vergisinden mağdur! Umuyorum bizim bu gördüklerimizi yasa koyucularda en kısa zamanda görürler.

………..

Bu yazımı yazarken üniversitede hocamın “kümesteki kazlar” ifadesi geldi. Değerli büyüğüm, üstadım, uzun yıllar yol arkadaşlığı yaptığım hocam Şükrü Kızılot'u yakın zamanda kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü hala yaşıyorum. Hocamın çok güzel bir sözü vardı; “Konuştuklarımdan pişman olduğum oldu da sustuklarımdan asla.”

Ruhun şad olsun hocam…

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor