Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Mustafa Sefa KARA
Mustafa Sefa KARA
6192OKUNMA

Aynî Sermaye Koyma İşlemlerinin KDV Karşısındaki Durumu

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre ticaret şirketlerine nakdi değerlerin yanı sıra ayni değerler de sermaye olarak konulabilmektedir.

Bu işlem ise vergisel anlamda birçok farklı sonuç doğurmaktadır. Biz bu yazımızda işlemi yalnızca KDV yönüyle değerlendireceğiz.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 127. maddesinde aşağıda sıralamış olduğumuz değerlerin ticaret şirketlerine(1) sermaye olarak konulabileceği hüküm altına alınmıştır.

1) Para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar
2) Fikrî mülkiyet hakları
3) Taşınırlar ve her çeşit taşınmaz
4) Taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma hakları
5) Kişisel emek
6) Ticari itibar
7) Ticari işletmeler
8) Haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler
9) Maden ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri olan diğer haklar
10) Devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer

Söz konusu kıymetlerin değeri ise, 343. madde uyarınca şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişiler tarafından hazırlanacak değerleme raporuna göre belirlenecektir. Bu raporda belirlenen değere itiraz yolu açıktır ancak mahkemece onaylanan bilirkişi kararları kesinlik arz eder.

Peki, ayni sermaye koyma işlemi, KDV’ ye tabi olacak mıdır?

Ayni değerlerin ticaret şirketlerine sermaye olarak konulması işleminin KDV’ye tabi olup olmadığının anlaşılması için, öncelikle bu işlemin nev’inin belirlenmesi gerekmektedir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 2. maddesinde teslim, “bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesidir.”  şeklinde tanımlanmıştır.

Kanun’un 3. maddesinde ise, vergiye tabi malların her ne suretle olursa olsun, vergiye tabi işlemler dışındaki amaçlarla işletmeden çekilmesi teslim sayılan hallerden biri olarak kabul edilmiştir.

Söz konusu kanun hükümleri dikkate alındığında, ayni sermaye koyma işlemi bir mal teslimidir. Zira yapılan işlemle malik, sermaye olarak konulan malın tasarruf hakkını, sermaye konulan şirkete devretmektedir. Yapılan işlemin mahiyet açısından mal satışından bir farkı bulunmamaktadır.

Bu minvalde ortaya çıkan sonuç şudur; eğer ayni sermaye koyma ödevini yerine getiren gerçek veya tüzel kişi KDV mükellefi ise ayni sermaye koyma işlemi dolayısıyla KDV doğacak, değilse KDV doğmayacaktır. Çünkü yukarıda da ifade ettiğimiz gibi işlemin bir mal tesliminden farkı yoktur. Ayni sermaye ödevini yerine getirecek olan gerçek veya tüzel kişi söz konusu kıymeti ayni sermaye olarak koymak yerine başka bir gerçek veya tüzel kişiye teslim etseydi KDV doğmayacaktı.

Ayni sermaye işlemi nedeniyle KDV doğması halinde iki farklı istisna maddesi gündeme gelmektedir. Bu hükümlerden ilki, KDVK’nın 17/4-c maddesinde yer alan ve Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre yapılan bölünme işlemlerini KDV’den istisna kılan hükümdür.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19. maddesinde tam bölünme ve kısmi bölünme işlemleri tanımlanmıştır. Özü itibariyle ayni sermaye koyma işlemi olan kısmi bölünme bu maddede, “Tam mükellef bir sermaye şirketinin veya sermaye şirketi niteliğindeki bir yabancı kurumun Türkiye’deki iş yeri veya daimi temsilcisinin bilançosunda yer alan taşınmazlar ile en az iki tam yıl süre ile elde tutulan iştirak hisseleri ya da sahip oldukları üretim veya hizmet işletmelerinin bir veya birkaçını kayıtlı değerleri üzerinden ayni sermaye olarak mevcut veya yeni kurulacak tam mükellef bir sermaye şirketine devretmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Madde hükmünde yer alan şartların sağlanması halinde iktisadi kıymetin ayni sermaye olarak konulması işlemi, KDV’nin konusuna girmekle beraber istisna olarak dikkate alınacaktır.

Diğer istisna hükmü ise KDVK’ nın 17/4-r maddesinde yer almaktadır. Bu maddeye göre, kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan taşınmazların satışı suretiyle gerçekleştirilen devir ve teslimler KDV’den istisnadır. Ayni sermaye konulması işlemi de esasen satış mahiyeti taşımaktadır. Zira her iki işlemde de malın tasarruf hakkı malik tarafından yeni malike devredilmektedir. Bu nedenle, kurumların aktiflerinde en az iki tam yıl süreyle yer alan taşınmazların başka bir şirkete ayni sermaye olarak konulması halinde bu istisna hükmü geçerli olup, bu şekilde devredilen taşınmazlar için KDV hesaplanmayacaktır.

Ayni sermaye koyma işleminin KDV’ye tabi olması halinde matrah, yazımızın başında belirtmiş olduğumuz asliye ticaret mahkemesince atanacak bilirkişi tarafından hazırlanacak rapora göre tayin edilecektir.

Peki, ilgili iktisadi kıymetin bedeli ayni sermaye olarak, sermayeye ilave edilirken dikkate alınacak tutar KDV dâhil tutar mı yoksa KDV hariç tutar mı olacaktır? Bize göre bu durumda; KDV dâhil tutarın aynen sermayeye eklenmesi, KDV’nin de sermayeye eklenmesi anlamına gelecektir. Devlete ödenmesi gereken bir vergi olan KDV’nin ticari bir şirkete sermaye olarak konulması Katma Değer Vergisinin ruhuna aykırıdır. Dolayısıyla, kanaatimiz KDV’nin ayrıştırılması ve KDV hariç tutarın sermayeye eklenmesi gerektiği yönündedir.

Yazıda belirtilen şirket kavramı A.Ş. ve Limited Şirketleri kapsamaktadır.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor