Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

İmdat TÜRKAY
İmdat TÜRKAY
8894OKUNMA

Pandemi Süreci SMMM’lerin Önemini Bir Kez Daha Hatırlattı

Vergi ilk çağlardan bu yana yaşayan bir olgudur ve günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Dolayısıyla mali müşavirlerde her gün yaşayan bir mesleği yapmaktadırlar. Bu çalışmamızda Koronavirüs sürecinde yüksek bir performans sergileyen bu meslek grubunun ülke ekonomisi için ne derece önemli olduğunu anlatmaya çalışacağım.

Bir arkadaşım 2020 yılına girmeden önce özel hayatım ve iş hayatıma yönelik olarak o kadar çok planlar yapmıştım ki dedi ve ardından ekledi Koronavirüs (Covid 19) sürecini yaşadıktan sonra şimdi tek hedefim kaldı o da hayatta kalmak ve sağlıklı olmak dedi. Gerçekten 2020 yılının ilk yarısında dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgını ile birlikte ekonomik ve sosyal hayatımız adeta felç oldu ve daha önce hiç yaşamadığımız deneyim ve tecrübeler edindik. Salgının devam ettiği bu zor süreçte tüm dünya ülkeleri ekonomik ve sosyal hayatı ayakta tutmak için sürekli olarak yeni tedbir ve teşvikleri uygulamaya koyuyorlar.

Dünyada ve ülkemizde ekonomik hayatın durma noktasına geldiği Koronavirüs salgını sürecinde sağlık çalışanlarını hariç tutarsak belki de en fazla stres altında çalışmaya devam eden meslek mensuplarından biri de Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler olmuştur.

Birçok vergi ve sigorta primlerine ilişkin ödev ve yükümlülükler ertelense de tüm bu süreçlerin izlenmesi, sigorta ve vergi ayağında işlemlerin devamının sağlanması, işverenlere ve çalışanlara sağlanan teşvik ve desteklerin takibi gibi onlarca konuda çalışmalarına ara vermeden devam bu meslek grubu, devlet ile işverenler/mükellefler arasındaki iletişimde yüksek bir performans sergilemişler ve hala da aralıksız olarak çalışmaya devam ediyorlar.

SMMM’ler öyle bir gerçek ve hayatın içinden bir konuyu yani vergiyi meslek olarak seçmişlerdir ki; vergi, ilk klasik devlet olgusundan, son modern devlet olgusuna kadar yaşayan canlı bir mekanizmadır.

Vergi tarihi incelendiğinde, insan haklarının tarihini de görmek mümkün bulunmaktadır. Verginin insanlık tarihi kadar eski bir geçmişi vardır. İnsan hakları ile ilgili belgelerde kişi hak ve özgürlüklerinin korunmasına ilişkin kuralların yanında vergilendirme ile ilgili kurallar da vardır. İşte 1215 Magna Carta (Büyük Sözleşme-Ferman), mükellef hakları ve hukukunun başlangıcı sayılabilir. Yine sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü (1332-1406) İbn-i Haldun’un yüzyıllar öncesinden söylediği; Devlet, askerle korunur; asker, para ile beslenir; para, vergi ile sağlanır; vergi, ülkenin mamurluğu (kalkınması) ile sağlanır; ülkenin mamurluğu ise adaletle sağlanır ilkesi ne kadar da doğru ve anlamlı bir tespit olarak günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Bugün dünyada vergi bilincinin en yüksek olduğu ülkelerden biri olan ABD’de ikiyüzyıl öncesinden “Dünyada ölüm ve vergiler dışında, hiçbir şey kesin değildir.” diyen ABD’li devlet adamı Benjamin FRANKLIN’in (1706-1790) bu tespiti hala geçerliliğini korumaktadır.

Adam Smith’in 1776 yılında yayımlanan “Milletlerin Zenginliği” kitabında yer alan vergileme ilkelerine baktığımızda; herkesin kendi gelirine orantılı olarak kamu harcamalarına katılmasının adalet (ya da eşitlik) ilkesi, verginin ödeme şekli ve zamanının önceden belli olmasının kesinlik ilkesi, mükellefe en az rahatsızlık verecek şekilde olmasının uygunluk (kolaylık) ilkesi ve verginin toplama maliyetinin düşük olmasını iktisadilik (düşük maliyet) ilkesi olarak belirtmiş olup hala bu ilkeler vergi toplamada geçerli bulunmaktadır.

1789 Fransız Devrimi ve insan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde kişi hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınması ile ilgili kuralların yanında, “kişilerin keyfi olarak mülkiyetinden yoksun bırakılamayacağı” kuralı; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Ek Protokol’de ise devletlerin vergilendirme yetkisine saygı gösterilmesi ve “bu yetkinin keyfi olarak kullanılamayacağı” kuralı yer almaktadır.

Yani gerek klasik gerekse modern vergileme ilkeleri çağlar boyunca geçerli olmakta ve bu ilkeleri meslek mensupları sorumlu oldukları mükelleflerinin haklarını korumak için çok iyi özümsemek zorundadırlar.

Tüm bu tarihsel sürece baktığımızda yaşayan ve her gün hayatın içinde olan vergi olgusu su gibi, güneş ve sağlık gibi insan hayatını direk etkileyen bir yapıya sahiptir. Bu yapıyı ayakta tutan temel bileşenlerden biri mükellef, biri gelir idaresi ve her ikisi arasında iletişimi ve dengeyi sağlayan üçüncü bileşende SMMM’lerdir.

Şimdi ülkemizdeki vergi sisteminin önemli bir bileşeni olan meslek mensuplarının sayısal verilerine bir bakalım. Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğinin (TÜRMOB) sitesinde yer alan 13.07.2020 tarihli bilgilere göre; serbest muhasebeci sayısı 7.838 kişi, SMMM sayısı 103.792 kişi ve 8 ildeki odalara kayıtlı YMM sayısı ise 4.766 kişidir. Buna göre serbest muhasebeci ve SMMM sayısı toplam 111.630 kişi olmaktadır. (1) Bu sayıya stajyer SMMM sayısını da dahil ettiğimizde, ayrıca bu meslek mensuplarının yanlarında sigortalı ve ücretli olarak çalışan onbinlerce çalışanı da eklediğimizde, toplumda büyük bir karşılıklarının olduğu net olarak görülmektedir. Tabi burada sayıdan çok yapılan işin niteliği çok daha önemli bulunmaktadır.

SMMM’lerin ülke ekonomisi ve Türk Vergi Sistemindeki yeri ve önemine geçmeden önce SMMM’lerin üst birliği olan TÜRMOB’da adaletli bir şekilde temsil edilip edilmedikleri konusuna değinmek istiyorum. Çünkü uzun yıllardır bu konu hep gündemde tutulmaktadır ve temsilde adalet olmadığı söylenmektedir.

3568 sayılı Kanunun “Birlik Yönetim Kurulu” başlıklı 35. maddesinde yer alan yasal düzenlemeye göre; Birlik Yönetim Kurulu, kayıtlı olduğu meslek odasında en az üç yıl kıdemli olup serbest veya bir işyerine bağlı olarak bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette bulunan Birlik Genel Kurulu üyeleri arasından üç yıl için seçilen dokuz asıl ve dokuz yedek üyeden oluşmaktadır. Yönetim Kurulu üyelerinden beşinin yeminli mali müşavir olması zorunludur. Yönetim Kurulu kendi üyeleri arasından bir başkan, bir genel sekreter ile bir muhasip seçmektedir. Yönetim Kurulu Başkanı ise en az beş yıl süreyle yeminli mali müşavirlik yapmış olanlar arasından seçilmektedir. Bu hükümlere göre, 9 yönetim kurulunun 5 tanesi YMM’lerden ve 4 tanesi SMMM’lerden oluşmaktadır ve Yönetim Kurulu Başkanının ise YMM olması yasal zorunluluktur. Gerçekten insan merak ediyor yüzbinin üzerinde sayısı olan SMMM’lerden bir kişi hiçbir zaman TÜRMOB başkanı olamayacak mı? Bu düzenleme ne kadar adil ve eşitlik ilkesine uygun bulunmaktadır ve bu durum azınlığın çoğunluğa hükmetmesi gibi bir şey diyenlerde vardır. Ancak, bu konuyu meslek mensuplarının bağlı oldukları odalar birlikte çözmesi gerekir ve temsilde adaleti kendi içlerinde sağlamaları gerekir.

TÜRMOB’un sitesinde yer alan bilgilere göre; yıllardır verilen mücadelelerin sonucunda çağdaş dünyanın vazgeçilmez unsurlarından biri olan mali müşavirlik mesleği, 1989 tarihinde yayınlanan 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu ile yasal statüsüne kavuşmuştur. Meslek camiası yıllardır verilen mücadelenin sağladığı birikimle kısa sürede örgütlenmesini tamamlayarak odalarına ve odaların üst birliği olan TÜRMOB çatısı altında toplanmışlardır. Koronavirüs sürecinde mesleğin üst birliği olan TÜRMOB tarafından belki de ilk defa mali müşavirlerin fonksiyonu ve önemi üzerine özel olarak televizyonlarda, yazılı basında ve kendi yayınlarında açıklamalar yapılmış ve derginin kapağında herkes tarafından kabul edilecek aşağıdaki tespitlere yer verilmiştir. Buna göre Mali Müşavir;

  • Vergi mükellefinin eli ayağı,
  • Kamu otoritelerinin gözü kulağı,
  • Ticari hayatın hafızası ve,
  • Ülke ekonomisinin teminatıdır.

Yapılan açıklamada; mali müşavirin işletmelerin kuruluşundan kapanışına kadar vergisel, sosyal güvenlik, belediye ve diğer kurumlarla olan tüm süreçleri yürüttüğü ve bunları yaparken onlarca yasal mevzuatı takip etmesi gerektiği ve edindiği bilgilerle yüzlerce işlem yaptığı belirtilmiştir. Görevi ile ilgili olsun veya olmasın her konuda mükelleflere yapılan danışmanlık hizmeti ise işin cabasıdır.

Gerçekten de gerek maliye tarafı gerekse mükellefler tarafı olsun hatta vergi hukuku üzerine çalışan akademisyenler tarafından, tüm vergi kanunlarını ve sosyal güvenlik mevzuatını bilmek ve işlem süreçlerinin uygulanmasını yürüten bu mali müşavirlerin yaptığı işlem sayısına ve niteliğine baktıklarında ortak olarak söylenen şudur ki, mali müşavirler acaba bu kadar iş yükünün ve sık değişen mevzuatın altından nasıl kalkıyorlar.

Pandemi sürecinde basın ve yayın organlarında da sık sık mali müşavirlerin vergisel süreçleri nasıl risk altında yürüttüklerine ilişkin haber ve yazılar yayınlanmıştır. Bu kadar stresli ve zor bir meslek olan mali müşavirliğin sorunlarına bakacak olursak, uzun yıllardır aynı sıkıntıların dile getirildiği görülmektedir.

Mali müşavirler tarafından talep edilen sorunlara baktığımızda; yıpranma payı, dördüncü dönem geçici verginin kaldırılması, gelir vergisinde tahsilat esasının ancak KDV’de tahakkuk esasının olması nedeniyle mükelleften tahsil etmedikleri ücretler için KDV ödemek zorunda kalmaları, gider katılım payı, mücbir sebep, mali tatil, yeşil pasaport, KDV indirimi, mükelleflerden ücretlerin tahsilindeki sıkıntılar, tevkif yoluyla kesilen vergilerin iadesindeki sorunlar ve diğer mesleki sorunlar olduğu görülmektedir.

Bu kapsamda, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, 09.07.2020 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulmuştur.

Teklif ile 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa tabi meslek mensuplarına yeşil pasaport ve ilk büro açılışlarında KOSGEB desteği verilmesi ile meslek mensuplarının iş ve ticaret mahkemelerinin görev alanına giren uyuşmazlıklarda arabuluculuk yapabilmelerinin sağlanması ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi amaçlanmaktadır.(2)

Kanun teklifinde, mali müşavirlerin tahsil edemedikleri gelirlerinin Katma Değer Vergisini (KDV) ödemek zorunda kaldığını belirtilerek, bu sorunun çözülmesi ile beyannamenin verilmesine 5 gün kala ile beyannamenin verilme günü arasındaki zamanda meslek mensubunun doğum yapması, ağır hastalık ameliyat ya da kendisinin veya 1. dereceden akrabasının vefatı durumlarında beyanname verme süresinin 5 gün, ödeme süresinin ise beyanı takip eden 2.gün olmasını talep edilmiştir. Kanun teklifinde yer alan mali müşavirler ve eşlerine yeşil pasaport verilmesi konusundaki madde gerekçesinde, ticaretin sınırının olmadığı ekonomik süreçte meslek mensuplarının yabancı meslektaşları ile rekabet edebilmeleri için yeşil pasaport hakkı tanınmasının önemli olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, Kanun teklifinde; 4. Dönem geçici verginin kaldırılması, mali tatilde iyileştirme yapılması, 3568 sayılı Kanuna göre, faaliyet gösteren meslek mensubu iş ve ticaret mahkemelerinin görev olanına giren uyuşmazlıklarda arabuluculuk yapabilmesi imkanının verilmesi gibi düzenlemeler yer almaktadır. Bu konudaki Kanun Teklifinin ne şekilde yasallaşacağına bakmak gerekir. Umarım bu haklı talepler TBMM’de yasallaşır ve meslek mensupları hak ettikleri kazanımları elde ederler.

Şimdi, Koronavirüs sürecinde mali müşavirlerin işverenlere sağlanan destek ve teşvikler konusundaki iş yüklerinin nasıl arttığına bir bakalım. Ülkemizde pandemi sürecinde abartmadan söylemek gerekir ki ekonomik alanda mücadelenin görünmeyen kahramanları arasında mali müşavirler de yer almaktadır.

Salgının başlamasıyla birlikte vergisel açıdan birçok vergide bildirimler, beyanlar ve ödemeler ötelense de birçok vergisel işlemin interaktif vergi dairesinden yapılması sağlansa da yine de tüm bunların başvurusu ve takibini yine mali müşavirler yapmıştır ve hala da yapmaya devam etmektedirler. Her ne kadar vergisel birçok ödev ve yükümlülük elektronik ortama taşınmış olsa da hayat geçirilen e-vergi uygulamalarını yürüten ve sonuçlandıran kişiler mali müşavirlerdir ve tüm bu işlemler uzun bir mesai gerektirmektedir. Bu nedenle bazı meslek mensuplarının akşamları evimize gece geç saatlerde gidiyoruz demek suretiyle yakınmaları, sağlık sorunlarının arttığını belirtmeleri pandemi sürecinde son derece yerinde şikayetlerdir. Biran için empati yapalım ve düşünelim, pandemi sürecinde vergisel konulardaki mücbir sebep ilanı kapsamında yapılacak işler, sosyal güvenlik kurumuna karşı yapılması gerekenler ve ayrıca Koronavirüs sürecinde Cumhurbaşkanımız tarafından 18.03.2020 tarihinde açıklanan “Sosyal Koruma Kalkanı” kapsamında çalışma ve sosyal hayatımızın gündeminde olan konular olan;

  • Kısa çalışma ve kısa çalışma ödeneği,
  • İşten çıkarmaların üç ay süreyle ertelenmesi,
  • Nakdi ücret desteği,
  • İşsizlik ödeneği,
  • 2020 yılı asgari ücret desteği,
  • Sosyal destek programı,

gibi konuların takibini ve bilgi edinip işverenleri bilgilendirmeyi kimler yapmıştır? Tabi ki tüm bu işleri meslek mensupları yapmıştır. Bir mali müşavir, Pandemi Sosyal Destek Programı kapsamında işverenlere ve çalışanlara sağlanan destek ve teşvikler beni ilgilendirmez, bunlar benim görev alanıma girmiyor diyebilir mi tabi ki diyemez. Meslek mensuplarının e-uygulamalar sayesinde vergi ve sigorta primlerine ilişkin işlemler için artık vergi dairelerine ve sigorta müdürlüklerine gitmeleri azalttığı, dolayısıyla işlemlerin zaman almadan yapıldığı ve süreçlerin kolaylaştığı söylenebilir. Ancak, yine de işlemler azalmamış sadece hizmet kanalları değişmiş ve işlemler çevrimiçi (online) ortama taşınmıştır.  

Vergi ve sigorta uygulamalarına ilişkin olarak hayata geçirilen her uygulama şüphesiz mükelleflerin ve işverenlerin gönüllü uyumunu artırmakta ve vergi ve sigorta prim ödeme maliyetlerini düşürmektedir. Devlet açısından bakarsak da devletin vergi ve sigorta primi toplama maliyetini azaltmaktadır. Ancak, tüm bu e-vergi ve sigorta uygulamalarını yani yeni elektronik sistemleri önce mali müşavirler öğreniyor ve uygulanması için mükellef gruplarına yani işverenlere öğretiyor. Bunlar kolay işler değildir ve uygulamalarda yaşanan aksaklıkları da ilgili idarelere bildirmek suretiyle bu mükellef/işveren dostu uygulamaların gelişmesine katkı sağlıyorlar.

Sadece vergisel açıdan bakarsak son on yılda hayata geçen e-vergi uygulamaları kapsamında; e-beyanname, özelge sistemi, e-defter, e-arşiv, e-fatura, Hazır Beyan Sistemi, Defter Beyan Sistemi, interaktif vergi dairesi uygulaması, e-tebliğ, KADVİRA, GEKSİS gibi onlarca e-uygulamaya adapte olmak ve bunlar üzerinden vergisel işlemleri yapmak ve ardından hem ücret aldığı mükellefe hesap vermek hem de mesleki sorumluluğu olduğu Vergi İdaresine karşı yükümlülüklerini yerine getirmek kolay bir iş değildir. 

Koronavirüs sürecinde evimize gelen kargoyu bile alırken kaç defa düşündüğümüz ve tedbirler aldığımız salgın sürecinde mali müşavirler mükelleflerin verilerini e-uygulamalara girebilmek için mükelleflerden alış satış faturaları, tahsilat makbuzları, çek senet görüntüleri ve banka ekstreleri gibi belgelerin fiili olarak alınması ve yakın temasa girilmesi gerekmiştir. Bu süreçte tüm bu işler bilfiil yapılmış ve yapılmaya da devam etmektedir. Alınan evraklar/kâğıtlar üzerine bulaşmış bir virüsün bütün aileye bulaşma riski söz konusu muydu tabi ki evet. Gerçi, Hazine ve Maliye Bakanlığı mücbir sebep hali uygulayarak bazı mükellef gruplarının tüm beyannamelerini ve ödeme sürelerini 6 ay ertelediğini duyurdu ve mali müşavirler büyük oranda rahatladı ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi mali müşavirlik mesleği tüm topluma karşı sorumluluğu olan bir meslek ve her şeyi ve her konuyu bilmek ve anlatmak zorundadırlar. Dolayısıyla, mücbir sebep olsa da yüzlerce iş ve işlemler yapılmaya devam etmektedir.

Pandemi sürecinde mali müşavirlik mesleğinin riskinden bahseden bir yazıda şöyle diyordu; Devlet en çok kaynağa ihtiyaç duyduğu dönemde vergilerden mahrum kalmasın, şirketler bu zor zamanları en az hasarla atlatsın, ücretsiz izine çıkarılan personelin cebine üç-beş kuruş girsin, sağlık çalışanlarının ücretleri rahatça ödenebilsin, tüm sağlık gereksinimleri hızla finanse edilsin diye mali müşavirler tam kadro geceli-gündüzlü çalıştılar.

Gerçekten de bu tespit çok doğru, mali müşavirlerin özellikle pandemi sürecindeki özverileri ve ülke ekonomisi için üstlendikleri misyon çok değerlidir ve her türlü takdirin üzerindedir.

Peki tüm bunlara rağmen neden mali müşavirler örneğin bir avukatlar kadar mükellefler nezdinde saygın ve etkili değiller. İnsan merak ediyor her yerde avukatların sesi çıkıyor ve kendileri için her türlü yasal düzenlemeyi rahatlıkla yaptırıyorlar. Ben şahsen bir dava sürecinde avukatın parasını almadan davaya bakmaya devam ettiğini hiç duymadım. Oysa binlerce mali müşavir mükellefin defterini tutmaya devam eder ve parasını almasa da bu işi devletine karşı bir sorumluluk olarak görür ve ben bırakıyorum diyemez. İşverenlerde ekonomik sıkıntıya düştüklerinde asla bir avukatın vekalet ücretini ödememezlik yapmaz ve ilk mali krizde hemen mali müşavirin ücretini geciktirme veya ödememe yöntemine başvururlar.

Acaba neden avukata karşı son derece cömert olan işverenler/mükellefler aynı cömert davranışı, tüm mali işlerini yapan ve vergi gibi kutsal bir görevi yapmalarını sağlayan mali müşavire karşı göstermezler.

Günümüzde her mali müşavirin defterini tuttuğu mükellefle ilgili mutlaka bir tahsilat sorunu bulunmaktadır. Neden bir mükellef mali müşavire karşı bu derece rahat davranabilmektedir acaba? Bunun altında haksız rekabet yaratan meslek mensuplarının varlığı nedeniyle, mükellef gerekirse defterimi başka bir mali müşavire tuttururum diye düşünmesi mi yatıyor acaba. Kapasitesinin üzerinde defter tutan mali müşavir mutlaka vardır ama mükelleflerin mali müşavirler arasında mekik dokuması ile bu sorunun kaynağı açıklanamaz bence.

Mükelleflerin gözünde bir avukat gibi yeri olmayan mali müşavirlerin bu derece geri plana atılmasının altında bence toplumsal olarak kayıt dışı ekonomik faaliyetler konusundaki hassasiyetimizin Batı Avrupa, ABD, Japonya gibi ülkelerin gerisinde olmasının sonucunda toplumsal vergi bilinci ve vergiye gönüllü uyum seviyemizin düşük olması yatmaktadır. Yani olayın kaynağında sosyal bir olgu yatmaktadır. Kayıt dışı faaliyetler ve vergi konusunda yeterli bilinç düzeyinde olmayan bir vatandaşımız vergi mükellefi olduğunda da sigortalı işçi çalıştırma ve vergiyi tam olarak beyan edip ödeme konusunda yeterli hassasiyeti göstermeyebilmektedir. Ancak aynı vatandaşımız yukarıda saydığımız bir ülkede işyeri açtığında kayıt dışı çalışmayı ve belgesiz iş yapmayı aklının ucundan bile geçirmemektedir. Çünkü vergi kültürü dediğimiz söz konusu sosyal olgu ülkelerde yüzyıllık süreçlerde oluşmaktadır. Bir mali müşavir arkadaşım şöyle demişti, Devlet olarak bizim ücretimizi Hazine ve Maliye Bakanlığı versin iddia ediyorum bugün toplanan vergilerin üç katını mali müşavirler toplar demişti. Çok iddialı bir tespit olmakla beraber mali müşavirlerin, parasını ödeyen mükellef ile Vergi İdaresi arasında kaldığını ve çoğu zamanda mükellefleri yasalara uyma konusunda ikna ederken zorlandığını söylemek istemişti.

Mali müşavirlik mesleğinin gelecekte üstleneceği fonksiyonları daha iyi anlayabilmek için 2015 yılında OECD tarafından yapılan bir anket çalışmasına bakmakta fayda vardır.(3) Gelir İdareleri Karşılaştırmalı Veriler Raporu; OECD üyesi ülkeler ile gelişmiş ve gelişmekte olan 56 ülkenin katıldığı anketten edinilen vergi sistemleri ve yönetimleri hakkında karşılaştırmalı veriler ile son gelişmeler ve eğilimler hakkında bilgi vermektedir. OECD üyesi ülkelerde izlenen mükellef hizmetleri stratejilerine göre; günümüzün çoklu hizmet kanalları uygulamasında amaç, hem mükellefin beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayacak hem de idareye minimum maliyet oluşturacak kanal kombinasyonunun oluşturulmasıdır. Hizmet sunumunda izlenecek Kanal Stratejileri;

  • Mükellef ve idarenin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak,
  • Vergiye gönüllü uyumu minimum maliyetle sağlamak,
  • Mükelleflerin uygun hizmet kanalına yönlendirilmesini sağlamak,

üzerine kurgulanmaktadır.

Mükellef hizmetlerinde meslek mensuplarına yönelik hizmetlere baktığımızda ankete katılan Gelir İdarelerinin;

  • %60’ı (35 ülke) meslek mensuplarına yönelik danışma forumları düzenlemektedir.
  • Yarısından fazlası meslek mensuplarına esnek beyanname dönemi uygulamaktadır.
  • Yaklaşık 1/3’inde meslek mensuplarına yönelik ayrı bir birim bulunmaktadır.
  • Yarısından fazlası meslek mensuplarına özel internet sayfası hizmeti vermektedir.
  • Yarısından fazlası meslek mensuplarının hizmet memnuniyetini ölçmek için düzenli olarak anket yapmakta ve sonuçlarını paylaşmaktadır.

Gelir İdarelerinin sunduğu temel online hizmetler şöyledir;

  • Web sitelerinde vergi ile ilgili bilgi, belge ve hesaplamalar,
  • Beyannamelerin elektronik ortamda doldurulması,
  • Tam ve/veya kısmen önceden hazırlanmış gelir vergisi beyannameleri,
  • Vergiler için elektronik ödeme seçenekleri,
  • Mükelleflerin online olarak hesaplarına giriş imkânı,
  • IVR teknolojilerini de içeren modern telefon sistemlerini kullanan çağrı merkezleri.
  • Online hizmetlerde ülkelerin öncelik verdiği hizmetler ise şöyledir;
  • Beyannamelerin online doldurulması hizmetinin geliştirilmesi (49 ülke),
  • Yeni online uygulamalar (ör: hesaba/ mükellef geçmişine erişim) (37 ülke),
  • Web sitelerinde işlevselliği ve bilgileri arttırma (33 ülke),
  • Vergileri online ödeme hizmetlerinin geliştirilmesi (32 ülke),
  • Üçüncü taraflardan veri alma (32 ülke).

Türk Gelir İdaresi de öncelik verdiği çevrimiçi (online) vergi hizmetleri, araştırmada geçen diğer ülkelerin çoğunluğu ile aynı alanlardadır. Türkiye, e-vergi uygulamalarında birçok Batı Avrupa ülkesi ve OECD üyesi ülkeden çok daha ileri durumda bulunmaktadır. Özelliklede ülkemizde 18.04.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 60 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine eklenen 238/A maddesi ile “Mükellef Hakları Kurulu”nun kurulması çok önemli bir adım olmuştur. Birçok OECD ülkesinde benzer nitelikte bulunan yapılanmanın bir benzeri olan Mükellef Hakları Kurulu; mükellef haklarının korunmasına yönelik temel ilke ve kuralları belirlemek, bu ilke ve kuralların benimsenmesi ve uygulanmasını sağlamak, mükellef haklarına yönelik başvuruları değerlendirmek ve İdareye önerilerde bulunmak amacıyla Türk Vergi Sistemindeki yerini almıştır. OECD üyesi ülkelerde hizmet kanallarının hiyerarşisine göre, Gelir İdarelerinin mükelleflerle iletişim tercihinde; yüz yüze iletişimden, yazılı iletişime, e-posta, telefon, internet ve nihayetinde sıfır iletişime doğru bir tercih söz konusudur. Gelir İdarelerinin izlemekte olduğu bu mükellefle iletişimde uygulanan kanal hiyerarşisinde değişmeyen tek bir unsur vardır o da hangi iletişim şeklini benimserseniz benimseyin tüm kapılar mali müşavirlerle iletişime çıkmaktadır. Zira mükellefin ticari hayatını kayıt altına alanlar bu kişilerdir ve bunlar istemediği sürece en iyi e-vergi uygulamasından istenen başarının elde edilmesi mümkün değildir. kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin minimum seviyelere indirilmesinde çarpan etkisine sahip unsur mali müşavirlerin mükelleflerini doğru yönlendirmeleridir.

Hollanda Gelir ve Gümrük İdaresinin “Size vergiyi sevdiremeyiz ama onu kolaylaştırabiliriz.” sloganı belki de mükellef hizmetlerinde tüm ülkelerin esas alması gereken genel bir ilkedir. Ülkemizde dahil bugün tüm OECD üyesi ülkelerde mükellef hizmetlerinde izlenen yol ve yöntemler vergiyi beyan ve ödemeyi kolaylaştırma stratejisi üzerine kurgulanmaktadır. Bu yöntemlerde izlenen hizmet kanalları ise elektronik vergi uygulamalarıdır. Bu sistem ve uygulamaları kullanmak suretiyle verginin beyan ve ödemesini mükellefler adına yapacak olan kişilerde mali müşavirlerdir. Toplumsal vergi bilincinin, mükellef memnuniyetinin zaman zaman ölçülmesi, mükellefe sunulan vergisel hizmetlerin ne derece başarıya ulaştığını ölçme açısından son derece önemlidir. Modern gelir idareleri tarafından son çeyrek yüzyılda mükellef memnuniyetini ölçmek ve çıkan sonuçlara göre yeni hizmet seçenekleri geliştirmek yönünde bir eğilim söz konusudur. 2005 yılında mükellef odaklı hizmet anlayışı şeklinde yeniden şekillenen ve örgütlenen Türk Gelir İdaresi de son yıllarda sürekli olarak anketler yapmak suretiyle gerek mükellefler gerekse meslek mensuplarının (serbest muhasebeci mali müşavir) memnuniyet ve şikayetlerini ölçmekte, görüş ve önerilerine başvurmaktadır.

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından son yıllarda yaptırılan mükellef memnuniyet anketlerine bir bakarsak; Mayıs 2012’de 1.500 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen ankette memnuniyet oranının %57,6, Aralık 2013’de 11.520 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen ankette memnuniyet oranının %63 ve Aralık 2015’de 15.000 mükellef ve 1.000 meslek mensubu katılımıyla gerçekleştirilen ankette ise; mükellef genel memnuniyet oranı %76,94, meslek mensubu genel memnuniyet oranı da %74,72, olarak belirlenmiştir.(4)

Anket sonuçlarına göre meslek mensupları tarafından gelir idaresinin izlediği hizmet kanalları stratejisi olumlu karşılanmakta ve e-vergi uygulamaları her ne kadar meslek mensuplarının iş yükünü artırıyor gibi görünse de, aslında tüm bu işler için uzun zaman ve maliyet ayırmak suretiyle vergi dairelerinde yapılan işlerin elektronik ortama taşınmasından meslek mensupları çok memnun görünmektedir. Çünkü e-vergi uygulamaları hızlı, güvenli ve düşük maliyetlidir ve 7 gün 24 saat internet ortamında yapma imkanı bulunmaktadır.

Özetlemek gerekirse, Koronavirüs (Covid 19) salgını, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizin de ekonomik, sosyal ve iş hayatını etkilemeye devam etmektedir. Koronavirüs salgını her alanda olduğu gibi vergi dünyasında da mükelleflerin vergisel işlemleri üzerine çok önemli etkiler yaratmıştır. OECD Vergi İdareleri Forumu 2020 Raporunda yer alan önlemler kapsamında; işverenlerin istihdam maliyetlerinin düşürülmesi, çalışanlara sağlanan teşvik ve ödemeler ile mükelleflerin vergisel yükümlülüklere ilişkin son işlem tarihlerinin ötelenmesi, mücbir sebep hali uygulaması gibi birçok önlem esas itibariyle ülkemizde işverenlere, çalışanlara ve mükelleflere sağlanmış bulunmaktadır. Tüm bu süreçleri yürüten meslek mensuplarına geleceğimizin teminatı olan vergiler konusunda yaptıkları özverili çalışmalardan dolayı bir vatandaş olarak teşekkür ederim.

(Bu yazıda yapılan açıklamalar, tamamıyla yazarına ait olup hiçbir şekilde yazarın çalıştığı kurumunu bağlamaz, kurumunun görüşü olarak kullanılamaz ve değerlendirilemez.)
(ASMMMO, Ocak/2021, Bülten Dergisi, 219. Sayısında yayınlanmış olup Sn. Türkay’ın özel izni ile yayınlanmaktadır.)

1- https://turmob.org.tr/istatistikler/c8172e63-2bef-4919-a863-86e403bfdf0a/meslek-mensubu-dagilim-tablosu-sm-smmm, erişim tarihi: 12.07.2020.
2 - https://www2.tbmm.gov.tr/d27/2/2-3021.pdf, erişim tarihi: 13.07.2020.
3 - Tax Administration 2015 Comparative Information on OECD and Other Advanced and Emerging Economies.
4 - http://www.gib.gov.tr/mukellef-ve-meslek-mensubu-3568-sayili-kanuna-tabi-memnuniyet-anketi-2015-sonuclandi, 2.2.2016.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor