Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

Nazmi KARYAĞDI
Nazmi KARYAĞDI
1819OKUNMA

OECD’de Kabul Edilen %15 Asgari Kurumlar Vergisi Türkiye’de Ne Gibi Etkiler Doğuracak?

Bu yazımızda “OECD’de, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 130 ülke tarafından kabul edilen Asgari Kurumlar Vergisi Düzenlemesinin Ne Anlama Geldiği?” Bu düzenlemelerin “Türkiye’de ne gibi değişiklikler yaratabileceği?” sorularına cevap arayacağız.

Sermayenin hareketliliğinin bir tuşa basmak kadar kolaylaştığı, dijital platformda her türlü alım satımının saliseler içinde gerçekleştiği, kârın bir ülkeden bir başka ülkeye veya vergi cennetlerine adeta ışık hızıyla aktarıldığı Yeni Ekonomi Dünyasında vergicilik de çok zor bir iş haline geldi.

Vergilendirmede temel kural; bir ülke mukimi gerçek ya da tüzel kişinin dünyanın neresinde olursa olsun elde ettiği kazancının, mukimi olduğu ülkede beyan edilmesi ve vergisinin de ödenmesidir.

Ancak sabit ve fiziksel bir merkeze dayalı geleneksel ekonomi seyyar, merkezi bir ülkede, geliri bir başka ülkede çok uluslu şirketlerden oluşan, mobil bir ekonomiye dönüştüğü için bu temel kural artık kolaylıkla uygulanamaz hale geldi

Bir tarafta

  • Yerleşik olduğu ülkede hiç vergi ödemeyen çok uluslu şirketlerden vergi almak isteyen devletler,

Diğer tarafta ise

  • Ülkesinde gerçekleştirilen faaliyetler nedeniyle kâr eden çok uluslu şirketlerden vergi alamayan ülkeler.

İş o duruma gelmiş ki ne çok uluslu şirketin merkezinin bulunduğu ülke ne de bu şirketin faaliyette bulunarak kazanç elde ettiği ülke kamu harcamalarını karşılamak için vergi alabiliyor.

Bilhassa teknoloji devi şirketler Apple, Amazon, Google, Microsoft, Facebook, Twitter vb.leri devletleri vergilendirme konusunda çeşitli arayışlara itti.

Sonunda Fransa, İngiltere, Türkiye, İspanya, Hindistan, Avusturya gibi ülkeler Dijital Hizmet Vergisini devreye aldılar.

Böylece pek çoğu ABD kökenli olan bu şirketleri, kendi ülkelerinde elde ettikleri hasılat üzerinden vergilendirmeye başladılar.

Yeni ekonomik düzende ülkelerin yeni vergi paradigması şu oldu:

  1. Şirket, kazancı nerede elde etmişse orada vergilendirmelidir. İsterse Şirketin o ülkede hiçbir fiziki varlığı, kanuni veya iş merkezi olmasın.
  2. Kamu harcamalarını karşılamak için mutlaka şirketlerden minimum oranda bir vergi alınmalıdır. Ülkeler arasında vergi rekabeti minimum düzeyde olmalı, kazançlar vergi cennetleri yoluyla vergi dışına çıkarılmamalı.

Size vereceğim şu rakam bile vergi rekabetinin geldiği düzeyi gösterir sanırım. 1980’lerde dünya genelinde kurumlar vergisi oranı %40’larda iken 2020’lerde %20’lere inmiş durumda.

İngiliz Virgin adaları, Cayman Adaları, Bermuda, Hollanda, İsviçre ve Lüksemburg çok uluslu şirketlerin vergi ödememe ya da çok düşük vergi ödemeleri için önde gelen cazibe merkezleri konumundalar.

Antalya’da 2015 yılında G20 zirvesinde alınan kararlar çerçevesinde “Matrah Aşındırma ve Kazancın kaydırılması” konularında küresel bir vergi düzenlemesi yapılması karara bağlandı.

Ardından da OECD bünyesinde çalışmalar başlatıldı.

Ancak şu ana çok fazla bir ilerleme kaydedilememişti.

İşte tüm bunlar olurken hatırlayacağınız üzere 2021 Ocak ayında ABD’de Biden yönetimi görevi devraldı.

Yeni Hazine Bakanı, Eski Merkez Bankası FED Başkanı Janet Yellen, Nisan ayında, çok uluslu şirketleri hedef alarak dünya genelinde %21 oranında asgari bir kurumlar vergisi uygulaması önerisi getirdi.

Sebebi ise kendi ülkesinde yapacağı alt yapı yatırımları için kaynak ihtiyacıydı.

Uluslararası vergilendirme alanında bunca yıldır bir gelişme sağlanamamışken bu önerinin de havada kalacağı düşünülüyordu.

Ancak kısa sürede öyle gelişmeler oldu ki OECD’de139 ülkeden 130’unun anlaştığı bir sonuç ortaya çıktı.

İki temel konuda uzlaşma sağlandı.

Birinci olarak küresel asgari kurumlar vergisi oranı en az %15 olacak.

Bir şirket gelirini hangi ülkede elde ederse etsin %15 oranında asgari oran kurumlar vergisi ödeyecek.

Üzerinde anlaşma sağlanan 2. ilke de;

Belirli bir ciro ve kârlılık sınırını aşan şirketlerin, elde ettikleri gelirin bir kısmının gelirin fiilen elde edildiği ülkede vergilendirilmesidir.

Buna göre; 20 Milyar Euro hasılat elde eden ve %10 kârlılık sınırını aşan çok uluslu şirketler kârlarının %20-%30'lık kısmı satış yaptıkları, yani geliri elde ettikleri ülkede vergilendirilecek.

Bunun anlamı teknoloji devleri, ilaç firmaları, lüks ürün satan firmalar geliri elde ettikleri ülkede vergilendirilecekler.

Gemicilik, finansal hizmetler, madencilik, petrol ve doğal gaz sektörleri bu düzenlemenin dışında olacak.

7 yıl sonra 20 milyarlık ciro sınırı 10 milyar Euro’ya düşürülecek.

Onay vermeyen ülkeler ise, üç Avrupa ülkesi İrlanda, Estonya ve Macaristan ile birlikte Barbados, Kenya, Nijerya, Sri Lanka, St. Vincent ve Grenadinler ve Peru oldu.

Türkiye de anlaşmayı onaylayan ülkeler arasında yer aldı. 

SONUÇLAR

Yeni düzenleme ile şirketlerin fiziksel varlığının bulunduğu yerden uzaklaşılıyor. Aslında bu bakış açısı dijital çağın gidişatına uygun.

2022’de ülkeler yasal hazırlıkları bitirecek ve 2023’ten itibaren uygulama başlayacak.

Ancak şunu da belirtmek lazım. OECD bünyesinde devam eden çalışmalarda gündeme gelen karmaşık hesaplamalar işin zorluğu olarak ortada duruyor.

Şurası kesin ki ABD daha fazla kurumlar vergisi toplayacak.

Türkiye vb. ülkeler kendi ülkelerinde kazanç sağlayan Çok Uluslu Şirketlerden vergi alacak.

Ancak vergiye tabi şirketleri belirleyen sınırlar çok yüksek olduğu için kısa vadede beklenen gelir artışı pek fazla olmayabilecektir.

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Dijital Hizmet Vergisi uygulayan ülkelerin bundan vazgeçmesi gerekecek.

Özetle Türkiye,1-1,5 milyar TL’lik vergiden vaz geçecek. Ancak karşılığında ABD tarafından Türk ihraç ürünlerine getirilen Gümrük Vergilerinin de kaldırılması söz konusu olabilecek.

Bu arada konuyla ilgili olarak Nobel ödüllü Joseph Stiglitz, yeni kaleme aldığı “Küresel Vergi Şeytanı ayrıntıda gizlidir” başlıklı makalesinde küresel minimum oranını maksimum oran haline de gelebileceği endişesini ifade etti.

Diğer taraftan şu üç konuyu da göz önünde bulundurmakta yarar var.

  • Belirli eşiği aşan kârların yalnızca küçük bir kısmı tahsis edilecek.
  • 20 milyar çok yüksek bir sınır, pek çok Çok Uluslu Şirketler bunun dışında kalacak.
  • Sistemi gözden geçirmek için belirlenen 7 yıllık süre oldukça uzundur. 5 yıl daha makul olurdu.

Özetle dijital ekonominin vergilendirilmesinde önemli bir adım atılmıştır. Bundan birinci öncelikli kazanç sağlayan ülke, en fazla dijital ekonomi şirketine sahip olan ABD olacak.

Ancak diğer ülkeler de bu anlamda gelirlerini artıracaklar. Vergi cenneti ya da düşük vergili ülkeler içinse olumsuz bir sonuç doğacak.

Bu düzenlemenin, er ya da geç, uluslararası arenada iki yeni kurumun doğmasına neden olacağı kanısındayız. 

Bunlar;

Vergi gelirlerinin paylaşılması için Uluslararası Vergi İdaresi ile uluslararası vergi uyuşmazlıklarının çözümü için Uluslararası Vergi Mahkemesi.

Bakalım zaman neler gösterecek.

Yorumlar

  • S
    Sakıp ŞEKER
    Nazmi Bey, güzel bir yazı olmuş; eline, emeğine sağlık. Umarım %15 vergi oranı değişmez ve bir an önce yürürlüğe girer. Türkiye gibi ülkelerin bu kararlardan olumlu etkileneceğini düşünüyorum. Aksi takdirde hiç bir vergi tahsil edememe riski taşıyorlar. Hadlerin yüksekliğine ve geçiş süresinin uzun olduğu görüşüne ben de katılıyorum.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor