Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Bülent TAŞ
Bülent TAŞ
1918OKUNMA

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Borsada Hisse Satın Alan Yabancı Yatırımcılara Ödenen Kâr Paylarına ÇVÖA Hükümlerini Uygulamamaya Başladı

Hazine ve Maliye Bakanlığı, şirketlerin Borsada İşlem gören hisselerin yabancı yatırımcı sahiplerine yapılan kâr payı ödemelerinde ilgili çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının kâr payı ile ilgili hükümlerini uygulamamaya başladı. 

Vergi anlaşmalarının kâr payı vergilendirmesine ilişkin maddeleri Türkiye’nin anlaşmaya taraf diğer ülke mukimlerine ödediği kâr paylarında vergilendirme hakkını oran olarak sınırlamaktadır. Türkiye’de kâr payı dağıtan şirketler kâr payını alan yabancı ülke mukiminden mukimliğini kanıtlayan belgeyi alarak anlaşmadaki oran iç mevzuattaki orandan daha düşük olmak kaydıyla anlaşmadaki oranı uygulamaktadır.

Hazine ve Maliye Bakanlığı yaptığı vergi incelemelerinde 1 no.lu çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları tebliğindeki bir düzenlemeyi gerekçe göstererek anlaşmadaki oranı uygulayan şirketlere eksik stopaj yapıldığı gerekçesiyle vergi tarhiyatı yapmakta ve ceza uygulamaktadır.

Tebliğ Hollanda anlaşmasındaki hükümleri esas alarak düzenlenmiş olup, Tebliğde yapılan açıklamaların, Türkiye'nin diğer devletlerle akdettiği ve Tebliğin ekinde yer alan ve halen yürürlükte bulunan anlaşmaların Hollanda Anlaşmasının bu tebliğde açıklanan hükümleri ile mahiyet itibariyle aynı ve benzer hükümleri için de geçerli olacağı belirtilmiştir.

Tebliğde yer alan düzenleme aşağıdaki gibidir.

“Anlaşma kapsamında, Hollanda'da mukim bir kişinin Türkiye'de mukim bir kurumdan temettü aldığı durumda, iç mevzuatta yer alan vergi oranları yerine Anlaşmada öngörülen oranların uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların sağlanması gerekmektedir: 

a) Kurumun anonim şirket olması halinde, hisse senetlerinin nama yazılı olması; 

b) Temettü elde edenin Anlaşmanın 4’üncü maddesindeki hükümler çerçevesinde Hollanda'da mukim olduğunun Hollanda yetkili makamlarından alınmış "Mukimlik Belgesi" ve noterce onaylı Türkçe tercümesi ile tevsiki; 

c) Temettü elde ediş olayı ile Türkiye'deki bir işyeri arasında etkin bir bağın bulunmaması.

Sorun hisse senetlerinin nama yazılı olması şartından kaynaklanmaktadır.

Borsa İstanbul’da hamiline yazılı paylar ve şirket yönetim kurulunun beyaz ciroyla devrine dair karar almış olması şartıyla nama yazılı paylar işlem görebilmektedir. Vergi incelemelerinde borsada işlem gören hamiline paylarla ilgili olarak ödenen hisse senetlerine anlaşma hükümlerinin uygulanmayacağı ileri sürülmektedir. Buna gerekçe olarak da hamiline yazılı kâr payını elde edenin kim olduğundan emin olunamadığı için Tebliğ ile emre yazılı olması şartının getirildiği, böylece kar payını elde eden gerçek lehtarın belirlendiği iddia edilmektedir.

Tebliğ Borsada İşlem Gören Hisseler Bakımından Uygulanamaz

1999 yılında Sermaye Piyasası Kanununa yapılan bir ekleme ile sermaye piyasası araçları kaydileştirilmiştir.

Eski Kanunun 10/A maddesi ile

  • Sermaye piyasası araçları ve bunlara ilişkin haklar; özel hukuk tüzel kişiliğini haiz bir Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından kayden izleneceği,
  • kayıtların, Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından, bilgisayar ortamında, ihraççılar, aracı kuruluşlar ve hak sahipleri itibariyle tutulacağı,
  • kayden izlenen sermaye piyasası araçları üzerindeki hakların üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesinde, Merkezi Kayıt Kuruluşuna yapılan bildirim tarihi esas alınacağı.
  • kayden izlenen sermaye piyasası araçlarına ilişkin tedbir, haciz ve benzeri her türlü idari ve adli talep münhasıran Merkezi Kayıt Kuruluşunun üyeleri tarafından yerine getirileceği, 
  • payların devrinin, Türk Ticaret Kanununun 417 nci maddesi (*) çerçevesinde ortaklıklar tarafından pay defterine kaydında, ilgililerin başvurusuna gerek kalmaksızın Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde ihraççılar itibariyle tutulan kayıtların esas alınacağı

hükme bağlanmıştır. Benzer düzenleme yeni Sermaye Piyasası Kanununda da yer almaktadır.

Sermaye piyasası Kanunundaki bu düzenlemeden sonra Tebliğin kâr paylarına anlaşma hükümlerinin uygulanabilmesi için emre yazılı olması gerektiği yönündeki düzenlemesi hükümsüz kalmıştır.

Zira merkezi kayıt kuruluşunun kayıtları şirketlerin pay defterlerinde yer alan kayıtların dahi önüne geçmiştir. Payların devrinde pay defterine yapılacak kayıtlarda Merkezi Kayıt Kuruluşu kayıtlarının esas alınması zorunlu hale getirilmiştir.

Merkezi Kayıt Kuruluşunda hisseler kime ait görünüyorsa Türkiye’deki tüm hukuk kurallarının uygulanması bakımından hisselerin sahibi o kişidir. Kanunla yapılan bu düzenleme elbette Tebliğin yapmış olduğu düzenlemenin önüne geçmiş ve tebliğde yer alan düzenlemeyi hükümsüz kılmıştır.

Bu durum sadece anlaşmaların uygulanması bakımından geçerli değildir. İç mevzuat uygulamaları bakımından da kurumlara dağıtılan kâr paylarının stopajdan muaf tutulabilmesi bakımından da geçerlidir.

Kâr payı elde edenin bir kurum olup olmadığının tespitinde Merkezi Kayıt Kuruluşunun kayıtlarının esas alması gerekmektedir. 1 nolu kurumlar vergisi Tebliğinde halka açık şirketlerce ihraç edilen ve borsada işlem gören nama veya hamiline yazılı hisse senetlerine ilişkin kâr payı dağıtımlarında, söz konusu hisse senetlerinin maliklerinin tam mükellef kurumlar ile Türkiye’de bir iş yeri veya daimi temsilcisi aracılığıyla kâr payı elde eden dar mükellef kurumlar olduğunun belirlenmesi halinde bunlara yapılacak kâr payı ödemeleri üzerinden vergi kesintisi yapılmayacağı, bunu teminen aracı kurumların, müşterilerinin hukuki statüsü ve mükellefiyet bilgilerini (unvanı, vergi kimlik numarası, tam/dar mükellef olduğu, bağlı bulunduğu vergi dairesi dar mükellef ise mukimi olduğu ülke ve kâr payını Türkiye’de bir iş yeri veya daimi temsilci aracılığı ile elde ettiği ile adres bilgilerini) Takasbank’a (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Takas ve Saklama Bankası A.Ş.) – Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirecekleri düzenlenmiştir.

1 nolu Kurumlar vergisi tebliği stopaj istisnasının uygulanmasında Merkezi Kayıt Kuruluşunun kayıtlarının esas alınacağını kabul etmiştir. Bu Tebliğ de 1 nolu ÇVÖA Tebliğinin söz konusu anlaşma hükümlerinin uygulanması için hisselerin emre yazılı olma şartını ortadan kaldırmıştır.  Merkezi kayıt kuruluşuna kâr payı elde edenin mukimi olduğu ülke bilgilerinin veriliyor olması da Anlaşma hükümlerinin uygulanması bakımından sonuç doğurucu niteliktedir. Kısaca emre yazılı hisse senetlerinde bile kâr payını elde edenin kimliği konusunda iç mevzuat hükümlerinin uygulanması için Merkezi Kayıt Kuruluşunun kayıtları esas alınırken, anlaşmalara göre kâr payı elde edenin kimliği konusunda bunun esas almamasının hiçbir anlamı ve hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

Tebliğ Borsada İşlem Görmeyen Hisseler Bakımından Sadece Hollanda Anlaşmasının ile Sınırlı Olarak Uygulanabilir.

Hollanda anlaşması ile ilgili olarak yapılan bu düzenleme Hollanda anlaşması hükümlerine de aykırılık içermekle beraber borsada işlem görmeyen hisseler için sadece Hollanda anlaşması ile sınırlı olarak uygulanabilecek bir düzenlemedir.

Anlaşmada kâr payı ödemeleri ile ilgili olarak indirimli oranın uygulanması için kâr payı elde edenin gerçek lehtar olması gerektiği yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu eksiklik tebliğde hisse senetlerinin nama yazılı olması gerektiği kuralı getirilmek suretiyle doldurulmaya çalışılmıştır.

Oysaki diğer birçok anlaşmada OECD model anlaşmada olduğu gibi kâr payı elde eden gerçek lehtarın diğer ülke mukimi olması gerektiği anlaşmada kurala bağlanmış ancak gerçek lehtarın tespiti hisse senetlerinin nama yazılı olması ile sınırlandırılmamıştır. Dolayısıyla gerçek lehdar şartı bulunan anlaşmaların mahiyet itibariyle Hollanda anlaşması ile aynı veya benzer olduğu iddia edilemez. Mali idarenin gerçek lehtar şartı bulunan anlaşmaların uygulanmasında OECD model anlaşması yorumlarını esas alarak hareket etmesi gerekir. Zira gerçek lehdarın tespitine yönelik olarak da OECD Model anlaşma yorumlarında açıklamalar getirilmiştir. Gerek anlaşmaların uygulanmasına yönelik olarak yapılacak düzenlemelerde, gerekse konu ile ilgili olarak yapılacak vergi incelemelerinde OECD yorumlarını dikkate almak gerekir. 

Kısaca Tebliğde yer alan düzenlemeyi, Tebliğde yapılan açıklamaların, Türkiye'nin diğer devletlerle akdettiği ve Tebliğin ekinde yer alan ve halen yürürlükte bulunan anlaşmaların Hollanda Anlaşmasının tebliğde açıklanan hükümleri ile mahiyet itibariyle aynı ve benzer hükümleri için de geçerli olacağı iddiası ile uygulamak doğru değildir. Tebliğdeki düzenlemeyi gerçek lehtarı tanımlayan bir düzenleme olarak kabul edip gerçek lehdar şartı olan tüm anlaşmalara teşmil etmek te doğru değildir.  Hollanda anlaşmasında gerçek lehdar şartı yoktur. Gerçek lehdar şartı olmayan bir anlaşma için tebliğ ile getirilen emre yazılı olma şartının aslında gerçek lehdarı tanımladığı yönünde bir kabulün hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Tebliğin en fazla Hollanda anlaşmasında olduğu gibi gerçek lehtar kuralı olmayan anlaşmalar bakımından uygulanabilir.

Tebliğdeki Düzenleme Bir An Önce Değiştirilmelidir.

1999 yılından itibaren sermaye piyasası mevzuatı borsada işlem gören hisseler için kaydileştirme yoluna gitmiş ve hisselerin sahipliğinin belirlenmesinde Merkezi Kayıt Kuruluşu kayıtlarının esas alınmasını zorunlu kılmıştır.

Ayrıca 1 nolu kurumlar vergisi tebliği de kâr payı stopaj istisnasının uygulanması bakımından borsada işlem gören hisselerin sahipliğinin belirlenmesinde Merkezi Kayıt Kuruluşunun kayıtlarının esas alınacağını açıklığa kavuşturmuştur. Bu iki düzenleme 1 nolu ÇVÖ Anlaşması Tebliğindeki emre yazılı olma şartını uygulanamaz hale getirmiştir.

OECD model anlaşma yorumları gerçek lehtarı aldığı kâr payını başkasına aktarma yükümlülüğü altında olmayan kişi olarak tanımlamaktadır. Hisse senetleri nama yazılı olduğu bir durumda bile eğer kâr payını alan kişi çeşitli şekillerde bu kâr payını başkasına aktarmak veya kâr payından başkasını yararlandırmak zorunluluğu altında olan kişinin gerçek lehtar sayılmaması gerekir. Bu bakımdan Tebliğdeki düzenleme Hollanda anlaşması ile sınırlı olarak borsada işlem görmeyen hisseler için uygulansa bile her durumda Türkiye’nin vergilendirme hakkını koruyan bir düzenleme değildir.

Söz konusu düzenlemenin bir an önce Tebliğden çıkarılması ve OECD'nin gerçek lehtar tespitine yönelik yorum önerileri esas alınarak bir düzenleme yapılması gerekir. Aksi taktirde bu durum anlaşmaların uygulanması bakımından diğer ülkelerle sorun yaşamasına yol açacak daha da önemlisi yabancı yatırımcıların borsada yatırım yapması bakımından olumsuz sonuçlar doğuracaktır.

Bu incelemeler yabancılara kâr payı ödeyen şirketlerin anlaşmalardaki oran üzerinden stopaj yapma konusunda tereddüt yaşamaları sonucunu doğuracaktır. Ayrıca incelemelerde hisselerin nama yazılı olduğu durumlarda bile bununla yetinilmemesi, gerçek lehtarın araştırılması böylece Türkiye’nin vergilendirme hakkının korunması gerekir.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor