Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Makaleler

Berrak ATİLA
Berrak ATİLA
4858OKUNMA

Tobin Vergisi

1970’li yılların başında Bretton Wood Sistemi’nin çöküşü sonrasında dünyada hızlanan finansal serbestleşme süreci, son yıllarda önemli ölçüde etkisi hissedilen ve daha çok kısa vadeli spekülatif hareketler sonucunda doğan finansal krizleri de beraberinde getirmiştir. Yaşanan bu finansal krizlerin yıkıcı etkileri, kısa vadeli spekülatif amaçlı hareketlerin sorgulanmasına ve bu kapsamda yeni bir finansal yapı oluşturma konusunda ülke yöneticileri, uluslararası kuruluşlar ve ekonomistleri teşvik etmiştir. Bu konuda yapılan önerilerden birini de, Amerikalı iktisatçı James Tobin tarafından ilk kez 1972 yılında dile getirilen Tobin vergisi oluşturmaktadır. Tobin vergisi ilk önerildiği yıllarda ekonomi çevrelerince pek ilgi çekmemiştir. 1990’lı yıllardan sonra, özellikle global finansal krizlerin oluştuğu dönemlerde gündeme tekrar gelmiş ve ekonomistlerce teoriye katkıda bulunulmuştur. Son dönemde ise, özellikle 2007 yılı sonlarında başlayan mortgage krizinin yıkıcı etkilerinin sonucu olarak dünya finans piyasalarının yeniden şekillendirilmesine ilişkin çalışmalar birçok platformda tartışılmaya başlanmış özellikle krizden etkilenen Fransa, Almanya gibi Avrupa Birliği üyesi ülkeler bünyesinde bu kapsamda alınacak önlemlerden biri olarak Tobin vergisi sık sık gündeme gelmiştir. Tobin’in öngördüğü anlamda (uluslararası, eşanlı, tek oranlı) bir uygulama olmamakla birlikte, vergiden beklenen amaç, uygulanması öngörülen oran, verginin konusu anlamında Tobin vergisini ilk olarak, 2009 yılının sonlarında Brezilya uygulamaya koymuştur.

Tobin, bu vergiyi 1970’li yıllarda başlayan finansal serbestleşme sonrasında, finans piyasalarında oluşacak spekülatif hareketlerin etkisini azaltmak ve uluslararası finans piyasalarının istikrarını artırmak amacıyla önermiştir.

Tobin vergisi, döviz işlem vergilerinin özel bir türüdür. Vergi toplama mekanizması ve vergi tabanı bakımından Tobin vergisi ile diğer işlem vergilerinin niteliği aynıdır. Verginin içeriği, amacı ve önerilen vergi oranı bakımından farklılık arz etmektedir. Tobin Vergisi, uluslararası sermaye akımlarını yavaşlatarak ülkelerin para politikasını güçlendirmek ve döviz kuru krizlerini önleme amacını taşımaktadır. Döviz işlem vergisinin gerekçesi ise daha çok piyasayı engellemeden vergi tahsil etmektir.

Tobin, teorik anlamda döviz işlemleri üzerine, piyasanın işleyişini bozmayacak derecede düşük bir oranda (ilk önerildiği haliyle %0.1) ancak aynı zamanda spekülatif hareketleri törpüleyecek kadar da yüksek oranlı bir vergi uygulanmasını önermekte, bu vergiden beklenen sonuçların elde edilebilmesi ve vergiden kaçınmanın engellenmesi bakımından tüm döviz türlerini kapsayacak şekilde tüm ülkelerde eşanlı, tek oranlı bir vergi olması gerektiğini önermektedir. Anılan sistemin diğer bir özelliği de toplanan verginin IMF, Dünya Bankası gibi bir kuruluşta toplanarak, elde edilen vergi gelirinin dünya finans piyasalarının istikrarı için kullanılacak olmasıdır.

Tobin vergisi uygulamasında yaşanması olası teknik zorluklar ve koordinede yaşanılabilecek sıkıntılar ve piyasaların işleyişine müdahalenin piyasaların etkinliğini azaltacağı yönündeki endişeler bu tür bir verginin uygulanması konusunda özellikle G-8 ülkeleri arasında bir görüş birliğine varılamaması sonucunu doğurmuştur. Diğer taraftan Tobin Vergisi; Joseph Stiglitz, Paul Krugman gibi ekonomistlerce, finansal piyasaların düzenlenmesine ilişkin önlem paketlerinin bir unsuru olması halinde faydalı olabilecek nitelikte bir çözüm önerisi olarak değerlendirilmiştir.

Tobin vergisi uluslararası alanda uygulanmamış olmakla birlikte konuya ilişkin vergi oranı, verginin konusu bakımından farklı esaslara göre farklı ampirik çalışmalar yapılmış ve yapılan çalışmaların birçoğunda verginin, piyasalardaki volatiliteyi daha da artıracağı yolunda, diğer bir deyişle Tobin vergisinden beklenen amacın tersine sonuçlara ulaşıldığı gibi, spekülatif hareketleri azaltacağı yönünde bazı sonuçlara da varılmıştır.

Uluslararası nitelikte olması gibi bazı unsurları bünyesinde barındırmasa da, Tobin vergisini ilk kez 2009’un sonlarında, sermaye girişinin realin değer kazanması ve bunun sonucunda ihracatın azalarak cari işlemeler dengesinin bozulması ve borsada balon oluşumuna yol açacağı gibi nedenlerle Brezilya uygulamaya geçirmiştir. Buna göre, Brezilya borsasına para yatıracak ya da bono-tahvil alımında bulunacak yabancıların, getirecekleri dövizin yüzde 2’si kadar vergi ödemeleri gerekmektedir.

Tobin Vergisi’nin Türkiye’de uygulanabilirliği de zaman zaman gündeme gelmiş ve özellikle Brezilya uygulamasının sonuçları bu değerlendirmede dikkate alınmıştır. Brezilya’nın Tobin vergisi uygulamasının sonucunda verilere bakıldığında, sermaye hareketlerinin devam ettiği ancak yavaşlama eğilimine girdiği, nominal kurun değerleme sürecinin durakladığı, bu süreç sonucunda ihracat verilerinin düzelme eğilimine girdiği görülmüş ancak yine de bu sonuçların Tobin Vergisi ile bir korelasyon ilişkisi içinde olup olmadığına dair bir çalışma bulunmamaktadır. Türkiye’nin makroekonomik yapısı ise, Brezilya’dan (Brezilya’da uluslararası rezervlerin yüksekliği, dış ticaret fazlası veriyor olması, reel faizlerin yüksekliği gibi nedenlerle) farklılık göstermektedir. Bu bağlamda cari açığın finansman kaygısı gibi nedenlerle, Türkiye’de Tobin vergisi konulması sonucunda sermaye hareketleri üzerinde olası bir kısıtlamanın olumsuz etkilerinin, faydalarından daha fazla olabileceği düşünülmektedir.

*Bu yazı yazarın (Berrak Atila) izniyle aşağıda belirtilen makalelerden yararlanarak özetlenmiştir:
Tüm Yönleriyle Tobin Vergisi I,  Yaklaşım Yayınları Nisan 2012, Sayı 232
Tüm Yönleriyle Tobin Vergisi II, Yaklaşım Yayınları Mayıs 2012, Sayı 233
Tüm Yönleriyle Tobin Vergisi III, Yaklaşım Yayınları Haziran 2012, Sayı 234

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor