Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Makaleler

Şenol KOCAER
Şenol KOCAER
3510OKUNMA

Kasa Hesabı ve Ortaklar Cari Hesabı Affı İle İlgili Bazı Noktalar

Kamuoyunun merakla beklediği ve meclisin tatil döneminde dahi yoğun mesai sarfetmesine neden olan torba yasa 11 Eylül tarihinde resmi gazetede yayımlandı. Yasanın getirdiği kasa ve ortaklardan alacaklar hesaplarını düzeltme imkanı ile ilgili Tebliğ ise 27 Eylül’de Resmi Gazetede yayımlandı.

Kurumlar, kayıtlarında gösterilen fakat gerçekte olmayan kasa ve ortaklardan alacaklar hesapları için 31 Aralık tarihine kadar beyanda bulunarak kayıtlarını düzeltebileceklerdir. Beyan edilen tutarlar üzerinden hesaplanan %3 vergi de 31 Aralık tarihine kadar ödenebilecektir.

Düzeltme imkanı, 6111 sayılı Yasaya göre sadece kasa ve ortaklardan alacaklar hesapları için öngörülmüştür; yani kapsamı son derece dar tutulmuştur.

Yasal düzenlemenin gerek dar kapsamlı olmasından gerekse konunun gerçek mahiyetinin arz ettiği karmaşıklık nedeniyle bazı noktalarda çeşitli görüşlerin ortaya çıkması beklenebilir. 

Ekonomik gerçeklerin itirafı

6552 sayılı Yasanın 74 üncü maddesi ile kurumların kasa ve ortaklardan alacaklar hesaplarını düzeltme imkanı sağlanmıştır. Düzeltilen tutarlar için tarhiyat yapılamayacağı da dikkate alındığında sadece kasa ve ortaklardan alacaklar hesapları ile sınırlı bir örtülü af uygulandığı söylenebilir. Çünkü, şirketler muhasebe kayıtlarını gerçeğe uygun olarak tutmak zorundadır.

Kurumların kayıtlarını düzeltme imkanı, "kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar"bakımından getirilmiştir. "Şirkette bulunmayan fakat kayıtlarda yer alan kıymetler" ibaresi, Ülkemizin muhasebe kayıtlarına yansıtılamayan bazı ekonomik gerçeklerininitirafı niteliğindedir.

Fakat, şirkette bulunmayan parayı veya alacağı kayıtlarda göstermenin hukuki sonuçları çok ağırdır. Tek düzen hesap planına uymamanın gerektirdiği özel usulsüzlükten başlar, olayların gerçek mahiyetine göre resen tarhiyata ve muhasebe hilesi veya gerçek olmayan muhasebe kayıtları yapma bakımından kaçakçılık suçuna veya TCK bakımından bazı suçlara vücut verebilir. Bu çerçevede, 6552 sayılı Yasanın kabulü ile kayıtları düzeltmek ve tarhiyat yapılmayacağına hükmetmek, yasada kabul edilen olgunun tüm hukuki sonuçlarını gidermeye yetmemektedir. 

Uygulamada, işletmede bulunmayan kasa mevcutlarının ilişkili kişilerin bu paraları kullandığı varsayımı ile ortaklardan alacaklar hesabının ise ek bir araştırma yapılmadan transfer fiyatlandırması hükümlerine göre faiz hesaplandığı görülmektedir. fakat, bu durum, çoğu kez vergilendirmede olayın gerçek mahiyetinin kavranması kuralına uygun düşmemektedir.

6552 sayılı Kanunda öngörülen kasa ve ortaklardan alacaklar hesaplarının gerçek duruma getirilmesiimkanı, bu hesapların borç veya alacak kayıtlarının ne kadar gerçek olduğu veya gerçek olmayan tutarların kaynağı ile ilgilenmeksizin işletmede mevcut olmayan tutarının düzeltilmesine imkan vermektedir.

Şirket kârları gerçek değil mi?

6552 sayılı Kanunla ilgili Tebliğ önemli ölçüde 6111 sayılı Kanunla ilgili Tebliğ hükümleri ile örtüşmektedir. Tebliğde yer alan muhasebe kayıt örnekleri, gerçekte şirkette olmayan tutarların ticari olarak gider yazılmasına (KKEG olarak kabul edilse bile) izin vermektedir. Bunun ticari anlamı, kasa girişlerinin gerçek kâr olmayabileceği veya kasa çıkışlarının giderleştirilememiş olduğunun yani ticari olarak muhasebe kayıtlarında gösterilen ölçüde kâr elde edilmediğinin kabulü olarak ele alınabilir. Aynı yaklaşım, ortaklardan alacaklar hesapları için de geçerlidir.

Beyan edilen tutarların ve ödenen vergilerin kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmayacak; ödenen vergiler kurumlar vergisinden mahsup edilemeyecektir. Bu nedenle, beyan edilen tutarlar ile ödenen vergi, KKEG olarak muhasebe kayıtlarına alınarak kasa hesabı ve ortaklardan alacaklar hesapları düzeltilecektir. Fakat, kurumlar vergisi matrahının tespitine yönelik bu tedbirler, söz konusu tutarların ticari muhasebe bakımdan gider olarak dikkate alınmasına engel değildir. 

İncelemede bulunan mükelleflerin durumu

Beyan edilen tutarlar için ilave bir tarhiyat yapılamayacağı Kanun hükmünde belirtilmiştir. Fakat, vergi hukukumuzda "ilave tarhiyat" kavramı yoktur. "İlave tarhiyat" ifadesi, ikmalen veya resen yapılacak tarhiyatlar yanında Kanunun yayımından sonra yapılacak beyana dayanan tarhiyatları da kapsar şeklinde anlaşılabilir. İşletmede bulunmayan kasa mevcudu bakımından ilgili mevcudun ilişkili kişiler tarafından kullanıldığının ispatlanması halinde, ortaklardan alacaklar hesabının ise ortaklardan olan gerçek alacak olması şartıyla transfer fiyatlandırması hükümlerine göre faiz hesaplanması yoluyla resen tarhiyat yapılması mümkündür. Kanunda belirtilen şekilde "işletmede bulunmadığı halde kayıtlarda yer alan tutarlar" için bunların gerçek mahiyeti araştırılır, buna uygun cezaların kesilmesi ve tarhiyatların yapılması önerilir; gerekiyorsa vergi suçu veya TCK bakımından suç duyurusunda bulunulur. Bu nedenle, Kanun hükmü, beyan edilen tutarların gerçek mahiyeti araştırılmaz, bunlar için beyana dayanan, resen veya ikmalen tarhiyat yapılmaz şeklinde düzenlenebilirdi.

Ayrıca, hükümde, "beyan edilen tutarlar nedeniyle tarhiyat yapılamaz." denildiği için inceleme aşamasında olup, ister tutanağı veya raporu düzenlensin isterse Rapor Değerlendirme Komisyonu'nda veya tarhiyat öncesi uzlaşma komisyonunda bulunsun, beyan edilen tutarlarla ilgili raporlarda bu tutarların matrah farkından mahsup edilmesi gerektir. Çünkü, vergi hukuku bakımından idari işlem tarhiyat aşamasında gerçekleştirilir; vergi inceleme raporu, takdir komisyonu kararı, RDK kararı gibi işlemler tarhiyat işleminin hazırlık işlemlerini teşkil eder. İdari işlemin tesis edilemediği bir durumda; bu işlemin hazırlık aşamaları öncelikle gerçekleştirilemez. Hatta, beyan edilen tutar daha önceki hesap dönemlerinde de şirkette yoksa, bu yıllar bakımından da tarhiyat önerilemeyeceği söylenebilir. Çünkü, vergilendirmede gerçek mahiyet esastır. Bir aktif unsurun gerçekte bulunmadığı yıllar bakımından tarhiyat önerilmesi de düşünülemez. Çünkü, kasa veya ortaklardan alacaklar hesapları bakımından düzenlenen transfer fiyatlandırması raporları bu kaynakların şirkette bulunduğu ve ilişkili kişiler tarafından kullanıldığı gerçeğine dayanmak zorundadır. Fakat, vergi dairesi tarafından tarhiyatı yapılıp tarhiyat sonrası uzlaşma günü verilmiş veya verilecek olan tarhiyatlar bakımından beyan edilen tutarlar dikkate alınamayacaktır.

Kâr dağıtımı ile ilişkisi

Tebliğde, beyan edilen tutarların ortaklara dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın kâr payı dağıtımına bağlı bir vergi kesintisine yönelik ilave tarhiyat yapılmayacağı belirtilmiştir. Kasa hesabı veya ortaklardan alacaklar hesaplarının kar dağıtımı ile ilgisi bulunmamaktadır. Kâr dağıtımı, elde edilen dönem kârlarının ortaklara intikali yani bilançonun pasif tablosu ile ilgilidir, kasa ve ortaklardan alacaklar hesaplarının borç bakiyelerini azaltıcı nitelikte bir işlemdir. Ayrıca, kâr dağıtımı esas itibariyle örtülü kâr dağıtımı halleri dışında Ticaret Hukuku kurallarına göre belirlenen bir kurumdur.

Ayrıca, Tebliğde, mükelleflerce kâr dağıtımı yapılması halinde, dağıtılabilir ticari kârın Kanun kapsamında beyan edilip "689- Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar" hesabında muhasebeleştirilen tutarlar dikkate alınmaksızın hesaplanacağı belirtilmiştir. Söz konusu ifade, "689- Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar" hesabı yoluyla dönem zararını artıran tutarın "Geçmiş Yıllar Kârları" veya "Yedek Akçeler"den mahsubunun kâr dağıtımı kabul edilmediği ve fakat fiili kâr dağıtımı sırasında bu tutarın dağıtılabilir ticari kâra eklenmesi şeklinde de yorumlanabilir. Fakat, söz konusu hüküm, şirkette olmayan kasa veya ortaklardan alacaklar hesaplarının gider yazılması yani ticari kârın gerçekte kayıtlarda gösterilen kadar olmadığı kabulü ile çelişmektedir. Kaldı ki, 31.12.2013 tarihi itibariyle işletmede bulunmadığı kesin olan bir kıymetin düzeltilmesi, olayın gerçek mahiyeti dikkate alınarak 2013 veya daha önceki yılların kârından mahsup edilmesi yoluyla muhasebeleştirilmeliydi. Ayrıca, dağıtılabilir ticari kâr tutarı, Ticaret Hukuku kurallarına göre hesaplanabilir. Vergi Hukukuna ilişkin bir Tebliğde ticari kâr unsurlarının belirlenmesi, Ticaret Hukuku kurallarına aykırılık teşkil eder.

Sonuç olarak, 6552 sayılı Kanunun kasa ve ortaklardan alacaklar hesapları ile ilgili hükmünün şirketlerin kayıtlarda gösteremediği giderleri bulunduğu yani şirketin karının kayıtlarda gösterilen kadar olmadığı kabulüne dayandığı dikkate alınarak Tebliğde beyan edilen tutarların dağıtılabilir ticari kâr içinde ele alınmasına yani kâr dağıtımına bağlı vergilendirme hükmünün hukuka aykırı olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca, Tebliğin bu hükmü, kâr dağıtımına bağlı beyana dayanan veya beyan edilmemesi halinde resen veya ikmalen tarhiyata vücut vereceğinden; beyan edilen tutarlar bakımından ilave tarhiyat yapılmaz şeklindeki kanun hükmüne de aykırıdır.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor