Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Bülent TAŞNazmi KARYAĞDI
Bülent TAŞ/ Nazmi KARYAĞDI
12160OKUNMA

Avukatlar ve Gelir İdaresi Arasında Paylaşılamayan Karşı Taraf Vekalet Ücreti

Sevgili okuyucular, bugün size Türk Hukuk ve Vergi Sisteminin kadim konularından birinden bahsedeceğiz.

Konuyu gündemimize getiren ise Dijital Hizmet Vergisi ile birlikte 2 yeni vergiyi (Konaklama Vergisi, Değerli Konut Vergisi) üzerimize yükleyen 7194 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanununda yapılan stopajla ilgili bir düzenleme.

Bu düzenlemeye ait TBMM Plan Bütçe Komisyonu ve Genel Kurul tutanaklarını, geçmişte yayın organlarında avukatlarca yayınlanan yazılara, Gelir İdaresince yayımlanan Genel Tebliğ ve yüzlerce özelgeye baktığımızda konuyu aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.

Eski bir Gelir İdaresi çalışanı, hesap uzmanı olarak mesleki faaliyette bulunmuş olan ve pek çok avukat arkadaşı olan kişiler olarak mesleki şapkaları ve dostlukları bir yana bırakarak, karşı taraf vekalet ücreti sürecini hikayeleştirerek birlikte ele alalım

Yani her hal ve şartta, hukuku zorlayarak karşı taraf avukatlık vekalet ücretini stopajla vergilendirmek isteyen Gelir İdaresinin ya da “karşı taraf avukatlık ücreti avukatındır” diye yasal düzenleme yapılmasını dahi sağlayan avukatın değil, hem avukatlık ücretini hem de stopajı ödeyen müvekkilin, yani vatandaş cephesinden konuyu ele alacağız.

Anlaşılır ve objektif bir şekilde.

Emiş ile Memiş mahkemeye gitmiş. Mahkemeleşmişler mi, mahkemeleşmemişler mi?

Bir alacak yüzünden Emiş A.Ş. ile Memiş A.Ş. anlaşamamışlar.

Emiş A.Ş., Memiş A.Ş.’yi dava etmiş. Davayı açması için avukat olarak Hakkı beye vekalet vermiş.

Memiş A.Ş.’de avukat olarak Adalet hanımı vekil olarak tayin etmiş.

Mahkeme sonuçta Memiş A.Ş.’yi haklı bulmuş.

Yerel Mahkeme, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararına uygun olarak verdiği kararla vekâlet ücretini vekil lehine, Av. Adalet hn. değil müvekkil Memiş A.Ş. lehine “yargılama gideri” olarak hükmetmiştir.

Kavramları anlayalım

Emiş A.Ş.’nin ve Memiş A.Ş.’nin sözleşme imzaladıkları kendi avukatlarına hukuki yardım karşılığı ödeyeceği meblağa vekâlet ücreti ya da avukatlık ücreti (Avukatlık Kanun Md.164, 2.fıkra) deniliyor.

Mahkeme kararıyla karşı tarafa yüklenen bedele dava vekâlet ücreti (Avukatlık Kanun Md.164, 5.fıkra) deniliyor.

İcra takibinde karşı/borçlu taraftan alınan icra vekâlet ücreti (İcra İflas Kanunu Md.138/3) deniliyor.

Hikayenin sonunda Memiş A.Ş.’nin vekili Av. Adalet hanım, karşı taraf vekalet ücreti benim bana verilmeli diyor, Gelir İdaresi de her ne olursa olsun bu tutar üzerinden %20 gelir vergisi stopajı alacağım diyor.

Gelin, bu ısrarlar ne kadar hukuki, birlikte kısaca inceleyelim. (NOT: Konu hakkındaki tüm kanıtları ve hukuki yorumları öğrenmeniz için 20 Haziran 2015’te VERGİALGI’da ve Legal Mali Hukuk Dergisinin Mart 2015 sayısında yayınlayan yazımızı öneririz.)

Karşı tarafa yüklenen dava vekalet ücreti ile icra vekalet ücreti kimin?

Dava vekâlet ücreti, Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca yargılama giderlerinden olup haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilmesine hükmolunur.

İcra takip masraflarına dahil olan vekâlet ücreti ise, vekil aracılığıyla yapılan takiplerde, alacaklı ile borçlu arasında yapılmış sözleşmeye bakılmaksızın, icra memuru tarafından avukatlık ücret tarifesine göre belirlenmektedir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20.04.2004 gün ve 47-101 sayılı kararında da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Hukuk Daireleri'nin ve Ceza Daireleri'nin kararlarına göre vekâlet ücretinin müvekkil (davayı kazanan) lehine hükmedilmesi gerekmektedir.

Bunun doğal sonucu olarak da vekâlet ücretinin sahibi müvekkildir. Müvekkil ile avukat arasındaki anlaşma bu ücretin kimde kalması gerektiği yönünden belirleyici olacaktır.

İkili arasında bu ücretin müvekkilde kalacağı yönünde yazılı veya sözlü bir mutabakat olmadığı sürece bu vekâlet ücretinin avukata aktarılması gerekecektir.

Dava vekalet ücreti hangi yollarla tahsil edilebilir?

Davayı kaybeden tarafın davayı kazanan tarafa ödediği yargılama gideri niteliğindeki vekâlet ücretini;

  • Mahkeme veya icra veznesinin düzenlediği makbuz imzalanarak nakden ödenir. (5.12.2013’ten itibaren icra ve iflas daireleri tarafından yapılacak her türlü tahsilat ve ödemelerin banka aracılığıyla yapılması zorunludur)
  • Mahkeme veya icra dairesinin tespit ettiği vekâlet ücretini bizzat karşı/borçlu taraf elden (nakden) veya banka havalesi ile öder.
  • Mahkeme veya icra dairesi yargılama giderleri ile birlikte davayı kazanan müvekkile ödeme yapar ve müvekkil de karşı/borçlu taraftan alınan vekâlet ücretini avukata öder.

Gelir İdaresi, avukatların vekalet ücretlerinden stopaj peşinde

İdarenin amacı avukatlara ödenen vekalet ücretinden kaynakta gelir vergisi stopajı yapılmasını sağlayarak vergi kayıp ve kaçağını önlemektir.
Yıllardır özelgeler ile bu durumu sağlamaya çalışan Gelir İdaresi’nin 7194 sayılı Kanunla Gelir Vergisine bu bendi eklettiği anlaşılıyor.

Zira TBMM görüşmeleri incelendiğinde, yeni düzenlemenin Gelir İdaresince talep edildiği anlaşılıyor.

Düzenlemenin teklifteki ilk hali şöyle:

"9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini (icra ve iflas müdürlüklerine yatırılanlar dahil) ödemekle yükümlü olanlar, ödemenin avukatın müvekkiline yapılması durumunda ise müvekkil tarafından, gelir vergisi tevkifatı yapılır.”

Plan Bütçe Komisyonunda CHP’li avukat kökenli milletvekilleri, bu düzenlemeye gerek olmadığını bu düzenlemenin vekalet ücretlerinin avukatlara ait olduğuna ilişkin düzenlemelere aykırı sonuç doğuracağını hele maddede yer alan “ödemenin avukatın müvekkiline yapılması” ibaresinin avukatlar aleyhine bir sonuç doğuracağını, bu nedenle de maddeden çıkarılmasını talep ederler.

Ancak madde hiç değişmeden Genel Kurula aktarılır.

Genel Kurul’da maddenin görüşmeleri yapılırken bu kez Ak Partili 4 avukat kökenli 1 ekonomist kökenli milletvekili değişiklik önerisi vererek “ödemenin avukatın müvekkiline yapılması durumunda ise müvekkil tarafından” ibaresinin kanun metninden çıkarılmasını sağlarlar.
“9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini (icra ve iflas müdürlüklerine yatırılanlar dâhil) ödeyenler tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılır.”

Yeni getirilen madde niçin GVK’nın ve KDVK’nın temel ilkelerine aykırıdır?

Aleyhe sonuçlanan mahkeme neticesinde vekâlet ücreti ödemek zorunda kalan borçlu taraf, avukattan herhangi bir hizmet almamıştır. Bu avukatla arasında bir sözleşme yoktur.

Kaybeden taraf, mahkeme lehine sonuçlanan kişinin yargılama giderine karşılık olmak üzere bu bedeli ödemektedir.

Dolayısıyla da vekâlet ücretini hak eden kişi avukat değil de karşı taraf olduğu için ödeme yöntemi ne olursa olsun ödenen bedel bir yargılama gideri olup ödeyenin GVK Md. 94 uyarınca kesinti yapmaması gerekir.

Dava lehine sonuçlanan kişinin karşı taraftan tahsil ettiği bedeli kendisini temsil eden avukatına aktarması durumunda, GVK 94. maddesinin birinci fıkrasında yer alan tevkifat yapmak zorunda olan kişilerden birisi olması halinde, GVK 94/2-b maddesi uyarınca tevkifat yapması gerekir.
Eğer kazanan taraf GVK uyarınca tevkifat yapmak zorunda olan kişiler arasında değilse tevkifat yapmadan bedeli aktarmalıdır.

Mahkeme kararına istinaden, aleyhinde karar verilen kişi tarafından ödenen dava vekâlet ücreti veya icra takibinde ödenen icra vekâlet ücreti için yapılan ödemeler bir hizmetin karşılığında ödenmemektedir. Bunlar yargı gideri mahiyetinde ödenen bedellerdir. Bu bedellerin ödenmesi aşamasında ödemeyi yapan kişi açısından bir hizmet alınmamış olduğundan KDV de doğmayacaktır.

Sonuç olarak;

Konuya vatandaş çerçevesinden yaklaştığımızda;

  • İdarenin her hâlükârda gelir vergisinin ve katma değer vergisinin temel müesseselerini zedeleyecek bir şekilde vergi almak istemesi ve vergi kesintisi yapması gereken kişiler açısından karışıklık yaratması,
  • Avukatların ise kazanan taraf adına hükmedilen yargılama giderini her hâlükârda kendilerinin almak istemesi

sorunun kompleks hale gelmesine neden olmaktadır.

Özel sektördeki çalışmalarımız esnasında, müvekkil olarak davasını takip ettiren vatandaşların ya da şirketlerin bize ilettikleri şu kritik soruyla konuyu bağlamak istiyoruz:

“Nasıl ki davayı kaybettiğimizde avukatımız bize bir ödemede bulunmuyorsa, davayı kazandığımızda da sözleşme gereği zaten avukatımıza bir ücret ödüyorsak, mahkeme kararına istinaden adımıza hükmedilen yargılama gideri mahiyetindeki ücreti neden vekilimize ödüyoruz?

Bu hakkaniyete sığar mı?

Kazansak da kaybetsek de, kaybeden niçin hep biz oluyoruz?”

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor