Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Mükellef Hakları

Cengizhan Hakan O. DOĞRUYOL
Cengizhan Hakan O. DOĞRUYOL
793OKUNMA

Vergilendirme sürecine ilişkin yeni kavramlar ve teknolojinin sürece etkisi

Modern vergilendirme sürecine ilişkin yeni kavramlardan sıkça söz edilmektedir. Bu kavramlar çağdaş devlet anlayışındaki gelişmeler sonucunda ortaya çıkmıştır. Bunlardan vergiye gönüllü uyum, mükellef odaklılık, mükellef hakları ve mükellef hakları bildirgesi kavramları yazımızın konusunu oluşturmaktadır. Vergilendirme sürecinde gittikçe artan şekilde kullanılan teknolojik uygulamalara da değineceğiz.

Kamunun sahip olduğu vergilendirme yetkisi, mükelleflerin maddî durumlarını, yaşam şartlarını, temel hak ve özgürlüklerini doğrudan etkilemektedir. Başta mülkiyet, miras ve çalışma hakkı olmak üzere; özel hayatın gizliliği ile yerleşme ve seyahat özgürlüğüne, vergilendirme işlemleri sırasında az ya da çok müdahale edilmektedir.

Bu müdahalenin keyfi olmaması için bir yandan idarenin sınırlandırılması bir yandan da mükelleflerin hukuki araçlarla korunması tarihsel mücadeleler sonrasında sağlanabilmiştir.

Siyasal iktidarın vergilendirme yetkisi ilk olarak İngiltere, Kıta Avrupası ve Amerika’da sınırlandırılmış, böylelikle ilk demokrasi mücadelesi keyfî vergilendirmeye karşı verilmiştir. Bu sınırlandırma demokrasinin gelişimiyle paralellik göstermektedir.

Ülkemizde Sened-i İttifak, Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve Kanun-i Esasi mükellef haklarının gelişiminde yaşanan, vergilendirme sürecine ilişkin önemli, benzer tarihsel gelişmeler olarak dikkati çekmektedir.

Vergi mükelleflerinin büyük bir kısmının seçmen konumunda olması, demokratik idareleri, vergilendirme sürecinde, gelinen bu noktadan daha ileri düzeylere taşımış, teknolojik yenilikler ise gelişmelerin hızını arttırmıştır. 

Mükellef-vergi dairesi ilişkisi, devletin tek taraflı olarak rolleri belirlediği ilişki olmaktan çoktan çıkarak, mükelleflerin beklenti ve ihtiyaçlarını dikkate alan bir ilişki haline dönüşmüştür.

Günümüzde artık vergileme işleminde başarılı olunabilmesi için mükelleflerle işbirliğine gidilmesi, onların vergiye gönüllü uyumlarının sağlanması zorunlu sayılmaktadır.

Mükelleflerin vergiye uyumlarının artırılması vergi daireleri ile ilişkilerin geliştirilmesiyle mümkün olabilir.

Mükellef beklentilerinin tespiti, hizmet kalitesinin bu doğrultuda geliştirilmesi ve gönüllü uyumun sağlanması, gelir idarelerinin sorumluluğu haline gelmiş durumdadır.

Mükellef odaklılık kavramı vergilendirme sürecine mükelleflerin perspektifinden bakmayı gerekli kılmaktadır. Oysa verginin zorunlu ve karşılıksız bir ödeme olması tanım gereğidir ve bu yeni bakış açısıyla çelişki oluşturmaktadır.

Yeni vergileme anlayışında, idare, “mükellefe rağmen” noktasından “mükellef ile birlikte” noktasına gelmiş durumdadır. Dolayısıyla mükelleflerin vergi idarelerine güven duymalarını sağlayacak düzenlemelerin yapılması kabul edilmektedir.

Mükellef hakları, insan hakları ve demokrasinin vergi hukukuna yansıması olarak içeriği hızla gelişen modern bir kavramdır. Ülkemiz uygulamasında mükellef hakkı kavramı vergi kanunlarında veya diğer kanunlarda doğrudan tanımlanmamıştır.

Mükellef haklarından sadece bir kısmını içeren mükellef hakları bildirgeleri de yeni kavramlar arasında sayılabilir.

1985 yılında Kanada’nın modern anlamda Mükellef Hakları Bildirgesini ilan etmesi sonrasında İngiltere (1986), Fransa (1987) ve ABD (1988) bu ülkeyi takip etmiştir. Söz konusu bildirgeler, mükelleflerin vergiye uyumunu artırmak amacıyla değişen konjonktüre göre zaman içinde güncellenmektedir.

Dünyada yaşanan bu gelişmeleri takip eden Gelir İradesi Başkanlığı (GİB), mükelleflerin mevzuatta mevcut olan haklarının bir kısmını gündeme getirip, vergi bilincini artırmaya yönelik olarak 10 maddeden oluşan bir Mükellef Hakları Bildirgesi’ni 2006 yılında yayımlamıştır. Bu Bildirge, halen güncellenmemiştir.

Ülkemizin diğer ülkelere kıyasla kapsayıcı bir bildirgeye sahip olmadığını öncelikle belirtmemiz gerekir. Mükellef haklarıyla ilgili düzenlemeler, sınırlı hükümler içermekte, parça parça çeşitli kanunlarda yer almakta, sistemli bir yapı oluşturmamaktadır.

Modern vergilendirme sürecinin anlaşılabilmesi için bu süreçte gittikçe artan şekilde kullanılan teknolojik uygulamalardan bahsetmemiz gerekmektedir. Teknolojik gelişmeler vergilendirme sürecinde iki taraf için de çoğunlukla pozitif etkiler oluşturmaktadır.

Gelir idarelerinin bilişim teknolojileri ve internet yoluyla mükelleflere sunduğu hizmetlerin sayısının ve kalitesinin artması idareyi oldukça güçlendirmektedir. Risk analiz tekniklerinin üst düzeyde kullanılması, vergi müfettişlerinin incelemelerde daha etkin olması, vergi dairelerinin otomasyon sistemleri kullanması ve elektronik hizmetlerin sayısının giderek artması, internet vergi dairesi kapsamında mükelleflere sunulan elektronik hizmetlerin çeşitlenmesi idareyi eskisine oranla daha da güçlendirmektedir.

Örneğin ödemelerin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi, vergisel işlemlerde elektronik cihazların kullanılması; defter, belge ve kayıtların, elektronik ortamda oluşturulması, idareye iletilmesi, saklanması; mali müşavirlik tasdik işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi, vergi dairelerince yapılan işlemler ile kontrol ve denetim sistemlerinin elektronik ortamda yapılabilmesi, diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla elektronik ortamda iletişim kurulabilmesi vergileme sürecindeki teknolojik uygulamalar arasında yer almaktadır.

Gelir idareleri, modern iletişim kanallarını kullanarak, mükellefleri hak ve ödevleri konusunda sürekli olarak bilgilendirebilmektedir.

Vergileme, denetim, takibat ve yargılama süreci ve mükellef haklarıyla ilgili çeşitli yayınlar, broşürler, tebliğler, bildirgeler yayımlanmakta, internet aracılığıyla ve ücretsiz telefon hatlarıyla mükelleflere doğru ve güncel bilgiler verilebilmektedir. Dolayısıyla mükelleflerin uyum maliyetleri en aza indirilmektedir.

Bu durum potansiyel vergi gelirlerini elde etmede idareye kolaylık sağlamaktadır.

Kurulan bilgi işlem sistemlerinin, teknolojik gelişmelere uygun bir şekilde sürekli geliştirilerek yenilenmesi idarenin görev ve sorumluluk alanına girmektedir.

Aynı şekilde, mükelleflerin de geçmişe oranla çok daha donanımlı olduğu söylenebilir. Özelgeler başta olmak üzere her türlü verinin kamuoyu ile paylaşılması, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin geçmişe göre daha bilgili ve donanımlı, avukatların uzmanlaşmış olması, danışma konusunda akademisyenlerin de bir seçenek olarak ortaya çıkması,  bu donanım kapsamında sıralanabilir.

İnternet ve bilişim teknolojilerinin sunduğu imkanlarla birleşince saydıklarımız mükellefleri daha güçlü kılmakta, onların mevcut haklarına pozitif yönde katkılar sunmaktadır.

Sonuç itibariyle, gelinen noktada, vergilendirme sürecinde mükellefler lehine yeni kavramların ortaya çıktığını, teknolojik gelişmelerle bu kavramların içeriğinin çeşitlenip zenginleştiğini gözlemliyoruz. Mükelleflerin sürece giderek daha fazla katılım sağlayacağı anlaşılmaktadır. Bu durumun hata yapma olasılığını ve uyuşmazlıkları azaltacağını, vergi idaresine olan güveni ise arttıracağını düşünüyoruz.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor