Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Cem ARSLAN
Cem ARSLAN
2826OKUNMA

Taşınmaz Satış Kazancı İstisnası Uygulamasındaki Ana Sözleşme Hükmünün Önemi

Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesine göre, kurumların aktiflerinde en az iki tam yıl süreyle bulunan taşınmazlar ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların %75’i, belli şartların varlığı halinde istisnaya tabidir. Bu satış işlemi aynı zamanda KDV Kanununun 17/4-r maddesi çerçevesinde KDV’den istisnadır.

KVK’da yer alan istisnadan yararlanmak için aşağıdaki şartlar taşınmalıdır;

  1. İki tam yıl süreyle aktifte bulundurma
  2. Satış kazancının fon hesabında tutulması
  3. Fon hesabında tutulan kazançların işletmeden çekilmemesi

Bu şartlar objektif karakterlidir. Mükelleflerin uymaları gereken son şart ise “menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ile uğraşılmamasına” ilişkindir.

Kurumun, taşınmaz ticaretiyle uğraşıp uğraşmadığı nasıl belirlenecektir?

İnşaat işiyle uğraşılmasının karineleri Gelir İdaresinin genel uygulamalarına göre aşağıdaki şekilde tespit edilir:

1) Bir kurumun ticaret unvanında “inşaat” ifadesinin bulunması durumunda, şirketin her halükarda inşaat işiyle uğraştığı kabul edilir.

Örneğin; (X) İhracat, İnşaat ve Turizm Limited Şirketinin unvanında “inşaat” ibaresi bulunduğundan, bu şirket taşınmaz satışları dolayısıyla istisnadan faydalanamaz.

2) Şirketlerin ana sözleşmelerinde “esas faaliyet” konusunun inşaat işi olduğu yönünde hükümler bulunması durumunda da istisnadan yararlanılamaz. Buna göre, ana sözleşmelerde, “her türlü gayrimenkul alım satımı, inşaat ve onarım hizmeti yapmak” ve benzeri hükümler bulunan şirketler istisnadan yararlanamazlar.

Ancak şirketlerin ana sözleşmelerinde, “SADECE şirketin faaliyet alanı” ile ilgili taşınmaz alım, satım ve kiralaması yapacağı yönünde hükümler bulunması, tapuda şirketler adına işlem tesis edilmesi açısından şart koşulmaktadır. Bu hükme ana sözleşmede yer vermeyen şirketler, faaliyetlerinde kullanacakları taşınmazları tapuda tescil edememektedirler. Bu çerçevede, “sadece şirketin faaliyet alanı ile ilgili taşınmaz işleri” yönünden ana sözleşmede hüküm bulunması, tek başına inşaat işiyle uğraşıldığına karine teşkil etmeyecektir.

Şirketlerin ana sözleşmeleri genellikle standart metinlere göre oluşturulur. Böylece, inşaat işiyle uğraşmayan şirketlerin ana sözleşmelerinde de “her türlü gayrimenkul alım satımı”şeklinde hükümlere yer verilebilmektedir.

Taşınmaz alım satımları dolayısıyla şirketler çok yüksek kârlar elde edebilmekte, bu kazancın %75’inin kurumlar vergisinden; satış hasılatının tamamının da KDV’den istisna edilmesi şirketlere çok büyük avantaj sağlamaktadır.

İnşaat işiyle uğraşmayan şirketlerin ana sözleşmelerindeki, aslında bir anlamı olmayan ve formalite icabı bulunan “her türlü gayrimenkul alım satımı”ifadesinin SADECE şirketin faaliyet alanı ile ilgili taşınmaz alım, satımı, kiralanması vs.” olarak değiştirilmesi şirketlerin çok büyük rakamlara ulaşabilen vergisel avantaj yakalamalarını sağlayacak ve ihtilafları önleyecektir.

Buna göre, meslek mensuplarının defterlerini tuttukları mükelleflerden inşaat işiyle uğraşmayanların ana sözleşmelerini yukarıdaki şekilde değiştirmeleri uygun olacaktır.

3) Fiilen inşaat işiyle uğraşılması durumunda da istisnadan faydalanılması mümkün değildir.

Fiilen inşaat işiyle uğraşılmasının tespiti de subjektif karakterlidir. Gelir İdaresinin görüşlerinde genel olarak, her olaya ilişkin değerlendirme ayrı şekilde yapılmaktadır.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor