Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

Dr. Ahmet OZANSOY
Dr. Ahmet OZANSOY
749OKUNMA

Özel okulların, eğitim dışında ticari faaliyet yapmaları yasaklanmalıdır!

Benim ilk ve orta öğrenim aldığım 1980’li yıllarda neredeyse hemen hiç özel okul yoktu. Herkes kendi mahallesindeki devlet okuluna giderdi, özellikle ilkokulda herkes aynı önlüğü giyerdi. Hatta ortaokul ve lise için de kızlar için bir forma, erkekler için de bir pantolon ceket rengi belirlenir ve herkes bu kıyafetlerle okula giderdi.

Eğitim sistemimiz, kimi eksiklikleri olmakla birlikte büyük ölçüde başarıyı ödüllendiren ve çalışkan öğrenciye daha iyi öğrenim imkânı sağlayan bir yapıdaydı. Anadolu liseleri, kanaatimce köy enstitüleri projesinden sonra ülkemizin en isabetli eğitim projesi idi. Ortaokulda belli düzeyin üzerinde başarı gösteren öğrenciler Anadolu Lisesine gidebiliyor ve bugün öğretilenden çok daha iyi düzeyde İngilizce öğreniyordu.

Üniversite okuyamayacak durumdaki öğrenciler de yine çok iyi eğitim veren sanat okullarına (meslek liseleri) gidiyor ve sanayinin ihtiyaç duyduğu tornacı, elektrikçi, metalci, makineci, motorcu, marangoz vb. ihtiyacını karşılıyordu.

1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren yavaş yavaş özel okullar açılmaya başlandı. 2000’li yılların başından itibaren ise özel okul sayıları roket gibi fırladı. Devlet, vatandaşın çocuklarını özel okula yönlendirmek için eğitim ücretinin bir kısmını ödemeye başladı. Gerekçe şuydu: “Özel okula giden öğrenci devletin eğitim masrafını düşürüyor. Bu nedenle bu masrafın bir miktarını özel okula aktararak daha çok öğrencinin özel okullara yönlendirilmesi Devlet açısından mali olarak daha avantajlı olmaktadır.” Böylece Devlet özel okula giden öğrenciye harcayacağı parayı Devlet okullarında daha iyi bir eğitim sistemi kurmak için harcayabilecekti. Kâğıt üzerinde, ne kadar güzel bir gerekçe!

Devletin yaptığı katkıya da güvenerek daha çok veli, yediğinden içtiğinden kısarak evladını özel okula göndermeye başladı. Elbette her ana-baba çocuğunun daha iyi eğitim almasını isterdi.

Bu eğitim desteği birkaç yıl sürdürüldükten sonra birdenbire ve sessiz sedasız kaldırıldı. Böylece çocuğu birkaç yıldır özel okula giden veliler, çocuklarını özel okuldan almak ya da refahlarından daha fazla fedakârlık ederek göndermeye devam etmek ikilemi arasında bırakıldı. Çocuğunun yaşayacağı mutsuzluğu ve psikolojik sorunları da düşünen ana babalar mecburen dişlerinden tırnaklarından artırdıkları ile çocuğunu özel okula göndermeye devam etti.

Bu arada bir yandan da sözüm ona özel okula giden çocuklara harcanmayan paranın Devlet okullarındaki mevcut öğrencilere harcanacağı beklenirken, Devlet okullarında geçtik eğitim kalitesini fiziki şartlar bile kötüye gitti. Pek çok veli; tuvalet temizliği, sınıf koşulları, kötü alışkanlıklara maruz kalma ihtimalinin yüksekliği gibi nedenlerden dolayı bile çocuğunu özel okullara göndermek zorunda hissetti kendini.

Devlet okullarındaki giderek kötüleşen bu koşullar, “her keseye uygun” bir sürü özel okul açılmasına neden oldu. Hiçbir eğitim başarısı olmayan, öğretmenine asgari ücret ödeyen, şişirme notlarla velileri ‘memnun’ eden, doğru dürüst denetlenmeyen pek çok özel okul çıktı ortaya.

Kaliteli ve dünya çapında üniversitelerle ülkeyi kalkındırmak yerine popülist politikacıların “üniversite kurarak öğrenci sayesinde şehir ve esnaf kalkındırmak” projesi nedeniyle sürüsüne bereket, lise kalitesinden düşük devlet ve özel apartman üniversiteleri boy verdi.

Meslek liseleri böylece yok oldu. Her veli, kendi çocuğunun üniversite okumasını ister elbette. Bu seçim veliye bırakılırsa benim çocuğum üniversiteye gitsin diyeceği açıktır. Bugün neredeyse liseyi bitiren herkes bir “üniversite”ye gidebiliyor. 4 yıl oyalanıyor, hayatın gerçekleriyle karşılaştığında artık çok geç oluyor.

Pek çok özel okul her sene kaç öğrencisinin üniversiteyi kazandığını alay-ı valâ ile reklam ediyor. Baktığınızda her okul çok iyi üniversitelere girebilmiş 8-10 öğrenci de onur listesi diye açıklayabiliyor. Esasen bunların hiç birisi o okulun başarısı değil. Yaptıkları sınavlarla “burslu” adı altında her okul çok iyi ve çalışkan 8-10 öğrenciyi alıyor. O öğrenciler şu okulda da olsa, bu okulda da olsa zaten aşağı yukarı alacakları derece belli.

Bu berbat eğitim politikası sayesinde özel okullar da iyi eğitim vermekten ziyade okula gelen öğrencileri aynı zamanda diğer sektörler bakımından müşteri gibi görerek üstü kapalı ama açık seçik başkaca ticari faaliyetlerde bulunuyorlar.

Bunlardan biri, mağazacılık. Okul için, okul isminin basılı olduğu bir kıyafet belirliyorlar ve aynı kalitedeki ürünün 2-3 katı fiyatla öğrencilerine bu kıyafetleri satıyorlar. İsim yazılı olduğu için piyasadan ikame etmeniz de mümkün olmuyor. Aynı renk ve modelde isimsiz kıyafet alsanız bu defa çocuk kendini kötü hissediyor, zaten okul tarafından da rahatsız ediliyor.

Kitaplarını kendileri yayınevi adı altında basıp fahiş fiyatla öğrencilerine satıyorlar. Her sene sınıflara “okuma kitapları listesi” (roman, hikâye vs.) verip öğrencilere aynı kitapları aldırıyorlar. Gelecek yıl o listeyi değiştiriyorlar ki, alt sınıflar üst sınıftaki abi ve ablalarından o kitapları alıp işlerini göremesinler. Hâlbuki her çocuğa farklı bir kitap aldırsa ve onu okulda bir kütüphane kurup öğrenci oraya bağışlasa birkaç yıl içinde muazzam çeşitlilikte bir kütüphane oluşur ve öğrenciler parayla okuma kitabı almak zorunda kalmaz. Ama o zaman para kazanılmaz!

Yine bakıyorsunuz yıl içerisinde yurt içi ve yurtdışı pek çok tatil amaçlı gezi tertip ediliyor. Çocuk eline tutuşturulan gezi programı ve ücretinin yazdığı broşürle geliyor eve. Fiyatlar da dışarıdaki bir tur operatörünün fiyatından katiyen aşağı değil, hatta çoğu kez fazla. Zaten okul ücretini kıt kanaat ödeyen anne-baba çocuğuna “hayır” demek zorunda kalırken, onun ruhundaki ezikliği ve mutsuzluğu görerek kahroluyor. Çünkü çocuk dünyası, arkadaşlarının gittiği bir geziye katılamadığında, dönüşte o geziyle ilgili arkadaşlar arasında yapılan konuşmalara, şakalaşmalara falan da katılamıyor ve kendini dışlanmış hissediyor. Peki, her biri sözüm ona pedagog çalıştıran özel okul sahiplerinin umurunda mı bu? Olmadığını görüyoruz. Söylendiğinde cevap hazır: “efendim geziler, eğitimin bir parçası.” Eğitimin bir parçasıysa eğitim ücretine dahil olması lazım değil mi? Antalya’da 5 yıldızlı otelde ne eğitimi veriliyor acaba çocuğa veya Paris gezisinde veya Abant gezisinde!

Okulların yapmaları gereken zorunlu bir eğitim gezisi varsa, o gezi Çanakkale gezisi olmalıdır ve her özel okul belli bir sınıfta tüm öğrencilerini Çanakkale Şehitliğini gezmeye götürmelidir ve kendisi finanse etmelidir.

Bir başka ticari faaliyet alanı lokantacılık oldu özel okullar için. Son birkaç yıla kadar öğle yemeği eğitim ücretine dahil iken, ülkede yaşanan enflasyonist süreçle birlikte okullar yemek ücretini ayırmaya başladılar. Elbette bu yemeğin bir maliyetinin olduğu ve özel okul tarafından bu bedelin alınması gerektiğine itiraz edilemez. Ancak pek çok okulda hem yemek ücreti orta halli ticari lokantanın fiyatlarından aşağı kalmaz oldu, hem de yemeğe katılmak mecburi tutuldu. Ticari lokanta, rekabet etmek ve müşteri bulmak zorunda iken topluca yapılan, dolayısıyla ölçek ekonomisinden faydalanılan ve müşteri derdi olmayan özel okullarda yemek fiyatları alıp başını gitti.

Özel okulların faaliyet gösterdiği bir başka alan da servis işletmeciliği. Neredeyse her özel okul doğrudan ya da dolaylı olarak servis işletmeciliği de yapıyor. Ya kendisi başka bir firma kurup kendi okulunun öğrencisini kendi taşıyor, ya da bu alanda faaliyet gösteren firmalarla anlaşıp servis ücretinin belli bir kısmını servis firmasından alıyor. Servis firması fiyat verirken kuşkusuz okula ödeyeceği haracı da fiyatına yansıtıyor.

Ve Millî Eğitim Bakanlığı da yukarıda anlatılan bütün bu manzarayı seyretmekle yetiniyor.

Dünyanın en kapitalist ülkesi neresi diye sorulsa, herhalde hemen herkes ABD diye cevap verir. ABD’de ilk ve orta düzeyde yok denecek kadar az sayıda özel okul var. Zengin ya da fakir çoğunluk Devlet okuluna gidiyor. Çocukları evlerinden filmlerde gördüğümüz sarı “School Bus” ile Devlet alıyor ve geri evine bırakıyor. Okuma kitapları dahil, eğitim materyallerini Devlet sağlıyor. Zaman zaman okul, öğrencilerini okul gezilerine götürüyor, velilerden 1 cent istemiyor, sadece çocuğu okul dışına çıkaracağı için veliden izin istiyor.

Ben Mülkiye’de okurken rahmetli Prof. Dr. Alparslan IŞIKLI Hoca’mız “özelleştirmenin söylenen gerekçeleri; devlet özel ticaret yapmaz, yapsa da iyi yapamaz, kamunun sırtına yük olur, bu nedenle Devlet sadece güvenlik, eğitim, sağlık ve altyapı hizmeti vermelidir diyorlar. Laf-ı güzaf! Göreceksiniz KİT’ler satıldıktan sonra eğitim ve sağlığı da özelleştirecekler, parası olan okuyacak, parası olan tedavi görecek, öğrenci ve hasta müşteri olacak, sadece eğitim ve sağlık değil o arada daha pek çok şey satacaklar” diyordu.

Haklı çıktı. Mekânı cennet olsun.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor