Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Mükellef Hakları

Mustafa Sefa KARA
Mustafa Sefa KARA
2404OKUNMA

Vergi Tekniği Raporları Mükellefle Paylaşılmalı mı?

Bilindiği üzere gerçekleştirilen vergi incelemeleri sonucu tarh edilmesi gereken verginin söz konusu olması halinde incelemeye tabi olan mükellefler hakkında vergi inceleme raporları düzenlenmektedir. Bu raporlara istinaden ise tarhı gereken vergiler vergi dairesince mükellef adına tarh edilir. Zaman zaman birden fazla mükellefi ilgilendiren ya da birden fazla vergi türüne ilişkin olarak inceleme yetkisine haiz olanlar tarafından vergi tekniği raporu (bundan sonra VTR olarak anılacaktır) olarak tabir edilen raporlar düzenlenmektedir. Bu raporlarda tarhiyat söz konusu olmayıp bir nevi olayın iç yüzüne yer verilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

  • 20'nci maddesinde verginin tarhının, vergi alacağının, kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibarıyla tespit eden idari muamele olduğu;
  • 21'inci maddesinde tebliğin, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza muhatabına yazıyla bildirilmesi olduğu;
  • 34'üncü maddesinde, ikmalen ve re'sen tarh edilen vergilerin "ihbarname" ile ilgililere tebliğ olunacağı;
  • 35'inci maddenin birinci fıkrasında, ihbarnamelerde; sıra numarası ve tanzim tarihi, verginin nev'i, mükellefin soyadı, adı (Tüzelkişilerde unvanı) ile açık adresi, vergilendirme dönemi, verginin matrahı, hesabı ve miktarı, kısa ve açık bir ifadeyle ikmalen veya re'sen vergi tarhını gerektiren sebepler, vergi mahkemesinde dava açma süresi ve şeklinin yer alması gerektiği düzenlendikten sonra,
  • Aynı maddenin ikinci fıkrasında, takdir komisyonu kararı üzerine tarh edilen vergilerde kararın ve re'sen takdiri gerektiren inceleme raporunun birer suretinin ihbarnameye eklenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.

Yukarıda yer vermiş olduğumuz yasal düzenlemelerden de görüleceği üzere vergi inceleme raporlarının ihbarnameye eklenmesi gerektiği hüküm altına alınmış olmasına rağmen vergi tekniği raporlarına değinilmemiştir. Buna istinaden de uygulamada vergi daireleri vergi inceleme raporlarına dayanak teşkil eden vergi tekniği raporlarını düzenlemiş oldukları ihbarnamelere eklememektedirler. Dolayısıyla zaman zaman hesaplama yöntemine ve tarhı gereken vergiye dayanak teşkil eden donelere ilişkin hiçbir bilgi içermeyen vergi inceleme raporları dışında başka bir bilgiye sahip olmayan mükellefler dava açma noktasında tereddüt yaşamaktadırlar. Mükellefler tarhiyatın dayanağı olan vergi tekniği raporunu vergi dairesinden talep ettiklerinde ise vergi dairesi mahremiyet hükümlerini ileri sürerek talebi reddetmektedir.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu konuya ilişkin olarak 18.06.2014 tarihinde vermiş olduğu kararda (1); Vergi Usul Kanununun ilgili maddelerinde takdir komisyonu kararı veya inceleme raporunun birer suretinin ihbarnameye eklenmesini öngören düzenlemesinin, talep veya dava hakkının gereği gibi kullanılmasını amaçladığı buradan hareketle, mükelleflerin uzlaşma, dava açma ve savunma gibi yasal haklarını kullanabilmeleri için tarhiyatın dayanağı olan ve tarhiyatın yapılma nedeniyle matrah farkının tespitine ilişkin hesaplamaların nasıl yapıldığına dair açıklamaları içeren takdir komisyonu kararının, vergi inceleme raporunun ve tarhiyata dayanak alınan mükellef adına düzenlenmiş vergi tekniği raporunun ihbarnameye eklenmesi gerektiğine hükmetmiştir.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu aynı kararda; VTR’nin vergi mahremiyeti gerekçesi ile ibraz edilmeyerek mükellefin hangi suç ile isnad edildiğini öğrenme ve bu duruma göre savunma yapma hakkının elinden alındığını ayrıca kendisine ait bilgileri içeren VTR’nin mükellefe verilmemesinin, 213 s. Kanunun "Vergi Mahremiyeti" başlıklı 5'inci maddesi kapsamında da değerlendirilemeyeceğini ve bunun tesis edilen işlemi hükümsüz kılacak nitelikte esasa etkili bir şekil hatası olduğunu vurgulamıştır.

Görüleceği üzere VTR’ nin mükelleflere ibraz edilmemesi uygulamada hem İdare hem de mükellef aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Dolayısıyla uygulama birliği sağlanması yargının iş yükünü hafifleteceği gibi kamunun zarara uğrama ihtimalini de en aza indirecektir. Ancak uygulamanın ne yönde düzenleneceği bir sorunsaldır.

VUK’un 35. maddesinde inceleme raporunun ihbarnameye ekleneceğine hükmedilmesinde amaç; mükelleflerin uzlaşma, dava açma ve savunma gibi yasal haklarını kullanabilmeleri için tarhiyatın dayanağı olan ve tarhiyatın yapılma nedeniyle matrah farkının tespitine ilişkin hesaplamaların nasıl yapıldığına dair bilgi edinmelerinin zorunlu olması ve bunun anayasal bir hak olmasıdır. 213. sayılı kanunun 3. maddesinde de kanunun yorumunda gerçek mahiyetin esas olduğu belirtilmiştir.

Dolayısıyla gerçek mahiyet göz önünde bulundurulduğunda VTR’nin mükelleflere ibraz edilmemesinin önünde yasal bir engel yoktur. Konunun yasal altyapısının bir an önce oluşturulması iki tarafında uğrayacağı zararı minimize edecektir.

(1) Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 2014/304 Esas ve 2014/563 no.lu Kararı

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor