Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Araştırmalar

Nazmi KARYAĞDI
Nazmi KARYAĞDI
2204OKUNMA

Zenginler Kulübü ve Vergi Mükellefiyeti Araştırması

“Verginin Tabana mı Tavana mı Yayılması?”

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) Eylül 2012 itibariyle açıkladığı Aylık Bültene göre banka hesaplarında 1 milyon lira ve üzerinde para bulunan hesap sayısı yılbaşından Eylül sonuna kadar 6 bin 669 kişi artarak 51 bin 161’e ulaştı.

Burada hemen yazımızın başlangıcında, basında yapılan bir hatayı düzeltelim. Medya, Anadolu Ajansının haberini kaynak alarak sürekli 51.161 kişi olarak konuyu dile getirdi ve yorumladı. Oysa ki BDDK’nın bültenlerinde de “dipnot olarak” belirtildiği üzere mudi sayısı ile ifade edilen; “sıfır bakiyeli hesaplar da dahil olmak üzere aynı mudiye ait ayrı ayrı tüm hesapların sayısı” demektir. Yani açıklanan istatistiklerde 51.161 tane milyonerden değil, 1 milyon liranın üzerinde olan 51.161 adet banka hesabının varlığından söz edilmektedir. Burada mudi sayısı (bankaya para yatıran kimse) 5 bin de olabilir 10 bin de 51 bin de. Kısacası eldeki verilerden hareketle bu hesapların kaç kişiye ait olduğunu tespit etmek mümkün değil.

51.161 hesaptaki toplam mevduat tutarı 327 milyar 975 milyon lira. Yani toplam 705 milyar 262 milyon mevduatın %46’sı bu 51 bin 161 hesaba ait ve mevduat sayısı içinde yaklaşık %0,0969’luk kısmı bu hesaplar oluşturmakta.

Yeri gelmişken şunu da belirtmekte yarar var. İsabetli analizler yapabilmek ve şeffaflığı sağlamak adına bankalarda hesabı bulunan kişi sayısının da (mudi sayısının) bir veri olarak kamuoyuna BDDK tarafından duyurulması, toplumun bilgi edinme hakkı açısından olumlu bir gelişme olacaktır.

Yıllar itibariyle “Milyonerler Kulübü”

Son açıklanan veriler, belirli aralıklar itibariyle hesap sayısında ve burada yer alan paraların 9 aylık gelişimi hakkında bilgi vermekte. Peki, yıllar itibariyle gelişim ne yönde olmuş? 

BDDK internet sitesinde ulaşabildiğimiz en eski veri Kasım 2006’ya ait. Bu dönemde bankalardaki yurt içi yerleşiklere ait toplam 70 milyon 611 bin hesapta 293 milyar 120 milyon lira bulunmakta.

Geride bıraktığımız yaklaşık 6 yıl içerisinde toplam hesap sayısı 52 milyon 820 bin 823’e inerken toplam mevduat tutarı 705 milyar 262 milyon liraya yükselmiştir.

6 yıl içinde milyonerler kulübünün (1 milyon TL üzeri mevduat hesapları) hesap adedi %201 artışla 17 bin kişiden 51 bine, sahip oldukları mevduat tutarı nominal olarak %186 artışla 114 milyar 569 milyon liradan 327 milyar 795 milyon liraya ulaşmış durumda.

Enflasyonist etkiyi giderdiğimizde yani mevduatları 2006 bazlı olarak TÜFE ile endekslediğimizde, daha gerçekçi yorum yapabileceğimizi düşünüyoruz. Buna göre enflasyonist etki giderildiğinde 1 milyon TL üzerindeki hesapların toplam tutarının reel olarak %77 oranında arttığı görülmektedir.

En alt gruptaki (10 bin liranın altı) hesap sayısının değişimi

En üst gruptakilerin durumu böyle iken en alt gruptaki hesap olan “10 bin liranın altındaki mevduatlarda” nasıl bir gelişme kaydedilmiştir?

Son 6 yıllık döneme baktığımızda; Kasım 2006’da 69 milyon 310 bin hesapta toplam 25 milyar 810 milyon lira varken Eylül 2012’de hesap sayısı %27’lik birazalmayla 50 milyon 867 bine, sahip olunan mevduat toplamı ise reel olarak %18,5 oranındaazalarak 34 milyar 59 milyon lira olarak gerçekleşmiş durumda.

Resmin bütününün değerlendirilmesi

Tüm mevduat gruplarının 6 yıllık performanslarını bir arada değerlendirdiğimizde 10 bin liranın altındaki hesap sayısı %27 oranında azalırken, 1 milyon lira üzerindeki hesap sayısının %201 oranında arttığı gözlemlenmektedir.

Mevduat tutarındaki artışın üst gruplara gittikçe daha yüksek oranlarda gerçekleştiği görülmekte. Örneğin 10 bin ila 50 bin arasındaki hesapların parasal büyüklüğü 6 yılda %1 artarken, 50 bin ila 250 bin lira arasındakiler %47, 250 bin ila 1 milyon lira arasındakiler ise %76 oranında reel olarak artmıştır.

Özetle, küçük hesaplar kapatılırken büyük mevduatlarda yeni hesaplar açılmıştır. Büyük mevduatlardaki parasal büyüklüğün artış hızı küçük mevduatlara nazaran daha yüksek olmuştur.

Öte yandan mevduatlardaki büyüme oranlarının getirdiği bir başka sonuç; “alt mevduat gruplarının toplam mevduat içerisindeki payının azalması, üst 2 mevduat grubunun payının artması” şeklindedir. Konuyla ilgili aşağıda yer alan tablo ülkemizde gelir dağılımının adil olup olmadığı yönünde fikir sahibi olabilmek için ciddi bir veri olarak ortaya çıkmaktadır.

Yurt İçi Yerleşiklere Ait Mevduatın Toplam Mevduat İçindeki Dağılımı (%) (2006-2012)

Dönem

10.000 TL'ye Kadar

 

T.Mevduat İçindeki Payı

(%)

10.000-49.999 TL Arası

 

T.Mevduat İçindeki Payı

(%)

50.000-249.999 TL Arası

 

T.Mevduat İçindeki Payı

(%)

250.000-999.999 TL Arası

 

T.Mevduat İçindeki Pay

(%)

1.000.000 TL Üzeri

 

T.Mevduat İçindeki Payı

(%)

Kasım.2006

8,805

17,640

21,161

13,308

39,086

Eylül.2012

4,829

11,984

20,951

15,757

46,478

Neden alt grup eridi?

Alt gruptaki hesap sayısındaki azalmayı;

-           mevduat sahiplerinin büyük bir kısmının hesaplarındaki parayı çekerek harcaması ya da başka yatırım araçlarında değerlendirmesi,
-          alt gruptakilerin bir kısmının üst gelir grubuna kaymış olması,
-          tasarruf oranlarının son yıllarda düşüş trendinde olması,

gibi nedenlere dayandırmak mümkündür.

Bilhassa özel tasarruf oranlarının son yıllarda çok düşük seviyelere inmesi, düşük ve orta gelir sahiplerinin tasarruf yerine harcamaya yöneldikleri sonucunu göstermektedir. Tasarruflar gelirin bir fonksiyonu olduğundan ve gelir tutarı düştükçe tasarruf imkanı azaldığından alt mevduat grubunda yıllar itibariyle hesap sayısı itibariyle azalma meydana gelmiştir.(EK: Tasarruf Eğilimi 1975-2010)

Alt gelir grubundaki mevduat hesap sayısının %27 ve bu hesaplardaki para tutarının %18,5 oranında azalmasının bir nedeni de Kasım 2006’da yapılan değişiklikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nda daha önce hesap başına sağlanan garantinin artık her bir gerçek kişi başına 50.000 TL ile sınırlı hale getirilmiş olmasıdır. Böylece, mevduatları birden fazla hesaba bölerek garanti kapsamını artırma imkanı kalmadığından hesap sahipleri hesaplarını birleştirmişler ve bu suretle üst hesap gruplarına kaymışlardır.

Zenginlik artarken gelir dağılımının durumu

Gelir dağılımı perspektifinden bakıldığında banka hesaplarındaki artışın ne anlama gelebileceğini Gini katsayısı ile değerlendirmek bize anlamı bir sonuç verebilecektir.

Gini katsayısı, bir ülkede gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçmede kullanılan bir ölçüttür. Gini katsayısı büyüdükçe gelir dağılımının bozulduğu, küçüldükçe düzelmekte olduğu anlaşılır. Bir başka ifadeyle sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımındaki adaletin, 1'e yaklaştıkça da adaletsizliğin arttığı sonucu ortaya çıkar.

Geçtiğimiz haftalarda TÜİK tarafından açıklanan ülkemizin 2011 yılı Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0.002 puan artış ile 0.404 olarak açıklanmıştır. Bunun anlamı bir önceki yıla nazaran gelir dağılımındaki adalet bir miktar bozulmuştur.

Türkiye’de Gini katsayısı 2002’de 0.44, 2003’te 0.42, 2004’te 0.40, 2005’te 0.38, 2006’da 0.43, 2007’de 0.41, 2008’de 0.405, 2009’da 0.415, 2010’da 0.402 ve son olarak 2011’de 0.404 olarak tahmin edilmiştir. 2010 yılı için Avrupa Birliği ortalaması 0.305, Amerika Birleşik Devletleri Gini katsayısı 0.469’dur.

Görüldüğü üzere Türkiye’ye ait Gini katsayısı 2000-2005 arasında bir iyileşme göstermiş ancak daha sonra yatay bir seyir izlemiştir. Bu haliyle Türkiye Avrupa Birliği ortalamasından daha kötü ancak ABD’den daha iyi durumdadır. (Avrupa Birliği ülkelerinin Gini katsayıları yazımızın sonunda yer almaktadır.)

6 yıllık dönemde toplam mevduat hacmi reel olarak %49 oranında artarken;

-           Üst gelir grubundaki mevduatlar %77’ler civarında artmış (reel),
-           Alt gelir grubundaki hesaplardaki toplam mevduat %18,5 oranında (reel) azalmıştır.

Bu tablo başlı başına, ülkemizde gelirin üst gelir gruplarında daha fazla arttığını göstermekte ve gelir dağılımındaki adaletsizlik konusunda ciddi bir fikir vermektedir.

Zenginler kulübü büyürken mükellef sayısı ve toplam beyan edilen kazanç paralel şekilde arttı mı?

Bir ülkenin halkı ne kadar zenginse ve gelir dağılımı bu ülkede ne kadar adil ise o ülke de o kadar zengindir denebilir. Devleti yönetenlerin temel amaçlarından biri halkın zenginliğini artırarak refah içerisinde bir yaşam standardına kavuşmalarını sağlamaktır.

Devletin gelir dağılımına müdahale için kullanabileceği araçlardan biri de vergilerdir. Vergiler, yüksek gelir sahibi kişilerden düşük gelir sahibi olanlara kaynak aktarılmasında önemli bir araçtır.

Düşük gelirlilerden vergi almamak, anlamlı bir artan oranlı gelir vergisi tarifesiyle üst düzey gelir sahiplerinden daha yüksek oranda vergi almak, emek gelirlerini sermaye gelirlerine nazaran daha az vergilendirmek (ayırma kuramı) bu yöndeki vergisel araçlardandır.

Beyan edilen toplam tutar son 6 yılda ne kadar değişti?

“Zenginler kulübü büyürken beyan edilen toplam gelirlerdeki durum nedir?” diye Gelir İdaresi Başkanlığı internet sitesindeki yıllık beyanname özetlerini değerlendirdiğimizde;

  • 6 yıl içerisinde toplam beyan edilen gelir vergisi matrahının reel olarak %12,26 oranında, kurumlar vergisi matrahının %9,21 oranında arttığını tespit etmekteyiz.

Altı yıl içinde mevduat toplamında gerçekleşen %49 (reel olarak) artış oranıyla karşılaştırıldığında gelir vergisi ve kurumlar vergisi matrahlarındaki artışların bu oranın oldukça altında kaldığı görülmektedir.

Bir başka ifadeyle buradan çıkan sonuç; mevduatlardaki artışların önemli bir kısmının, kayıt dışılık, indirim ve istisnalar ya da gelirin türüne göre sadece stopajla vergilendirme gibi nedenlerle vergi dairesine uğramadığı yönündedir.

 Vergi Yükü

Vergi tabanın gelişmediğinin bir başka göstergesi de toplam vergi gelirlerinin GSYH içindeki payıdır. 2000 yılında yüzde 24.2 olan bu oran 2005’te 24.3, 2006’da 24.5, 2007’de 24.1, 2008’de 24,2 ve 2009’da 24, olarak yatay bir seyir izlemiş yani hemen hemen hiç değişmemiştir. (Kaynak: OECD, Revenue Statistics of OECD Member Countries, Paris, 2011, Table-2)

Mükellef sayıları

Acaba bankalardaki mevduat toplam tutarında ve özellikle de üst mevduat grubunda ciddi bir artış yaşanırken vergi sistemimiz buna ne denli paralel bir gelişme göstermiştir? Bu konuda yorum yapabilmek için bazı verileri birlikte değerlendirelim.

Bankalardaki mevduat tutarları artarken, zenginler kulübü genişlerken, 2002’de 3.492 ABD Doları olan kişi başına düşen GSYH, 2011 itibariyle 10.469 ABD Dolarına ulaşmışken mükellef sayılarımız hemen hemen aynı kalmıştır.

Aşağıdaki tablo, 1960’lardan beri Kalkınma Planlarında, Eylem Planlarında, Strateji Belgelerinde vb.nde yer alan “vergi tabanının genişletilmesi” hedefinin ne denli gerçekleştiği konusunda okuyucularımıza bir fikir vermektedir.

DÖNEM

GELİR VERGİSİ MÜKELLEF SAYISI

KURUMLAR VERGİSİ MÜKELLEF SAYISI

GMSİ MÜKELLEF SAYISI

2001

1.768.653

565.556

387.330

Ocak-2002

1.761.777

567.986

414.044

Ocak-2003

1.730.397

588.739

471.135

Ocak-2004

1.748.446

607.645

493.039

Ocak-2005

1.783.439

632,062

571.228

Ocak-2006

1.699.764

592.987

574.446

Ocak-2007

1.714.544

610.373

625.846

Ocak-2008

1.726.415

637.032

697.286

Ocak-2009

1.696.627

639.858

743.763

Ocak-2010

1.684.948

640.987

839.564

Ocak-2011

1.695.504

653.620

971.595

Ocak-2012

1.708.617

664.510

1.040.734

Ekim-2012

1.765.241

663.677

1.342.223

Kaynak: www.gib.gov.tr

Sonuç

Tüm bu rakamlardan ve tablolardan çıkarabileceğimiz özetin şu olabileceği kanısındayız: 

-          Türkiye’de verginin tabana değil tavana yayılması,
-          Artan gelir ile beyan edilen tutarlar arasında bir bağın kurulması ve
-          İstihdamı, büyümeyi, kısacası reel ekonominin gelişmesini, sağlayıcı bir vergi sisteminin kurulması

yönündeki ihtiyacın gittikçe artıyor olmasıdır.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor